أَلْهَاكُمُ التَّكَاثُرُ
Elhâkumut tekâsur(tekâsuru).
1,2. Çoğunluk olmak iddianız sizi o kadar meşgul etti ki, mezarları ziyaretle oradakileri de sayacak kadar oldunuz.
|
حَتَّى زُرْتُمُ الْمَقَابِرَ
Hattâ zurtumul mekâbir(mekâbire).
1,2. Çoğunluk olmak iddianız sizi o kadar meşgul etti ki, mezarları ziyaretle oradakileri de sayacak kadar oldunuz.
|
كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَ
Kellâ sevfe ta’lemûn(ta’lemûne).
Hayır; öyle olmayın; yakında bileceksiniz.
|
ثُمَّ كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَ
Summe kellâ sevfe ta’lemûn(ta’lemûne).
Hayır; gözünüzü açın; yakında bileceksiniz.
|
كَلَّا لَوْ تَعْلَمُونَ عِلْمَ الْيَقِينِ
Kellâ lev ta’lemûne ilmel yakîn(yakîni).
Dikkat edin, şayet yaptığınızın sonucunu kesin olarak bir bilseniz!
|
لَتَرَوُنَّ الْجَحِيمَ
Le terevunnel cahîm(cahîme).
And olsun ki, cehennemi göreceksiniz.
|
ثُمَّ لَتَرَوُنَّهَا عَيْنَ الْيَقِينِ
Summe le terevunnehâ aynel yakîn(yakîni).
And olsun ki, onu gözünüzle kesin olarak göreceksiniz.
|
ثُمَّ لَتُسْأَلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّعِيمِ
Summe le tus’elunne yevmeizin anin naîm(naîmi).
Sonra o gün, size verilmiş olan her nimetten sorguya çekileceksiniz.
|