Abdullah-Ahmet Akgül Meali |
İşte böylece Biz Onu (Kur'an'ı) Arapça bir hüküm (ve hikmet Kitabı) olarak indirdik. Andolsun, Sana gelen bu ilimden sonra, onların (müşriklerin ve münafıkların) hevâ (istek ve tutku) larına uyacak (ve Kur'ani hükümlerin bir kısmını bırakacak) olursan, (artık) Senin için Allah'tan; ne bir yardımcı-dost, ne bir koruyucu bulunacaktır. |
Abdulbaki Gölpınarlı Meali |
İşte böylece ona Arapça bir hükümdür indirdik. Sence bilindikten sonra tutar da onların dileklerine uyarsan Allah'a karşı ne bir dost bulunur sana, ne de seni ondan koruyacak biri. |
Abdullah Parlıyan Meali |
İşte biz bu Kur'ân'ı Arap diliyle hükümler ve hikmetler yığını bir kitap olarak indirdik. Ey peygamber! Sana gelen bunca vahiy bilgisinden sonra, onların gelip geçici istek ve arzularına uyarsan bil ki, Allah'a karşı ne bir yardımcı ve ne de bir koruyucu bulamazsın. |
Ahmet Tekin Meali |
Dinî, sosyal, siyasî esasları içeren birbirine benzer kitaplar vahyettiğimiz gibi, bunların en mükemmeli ve sonuncusu Kurân'ı açık edebî bir Arapça ile, hükümranlık sağlayan bir kitap, uygulamalı bir anayasa, bütün anlaşmazlıkları çözen hâkim bir kanun, hikmetli bir söz, muhkem bir şeriat olarak indirdik. Eğer sana gelen bu kadar bilgiden sonra, onların şahsî arzu ve ihtiraslarına uyarsan seni Allah'ın azabından koruyacak ne bir dostun, ne bir koruyanın bulunur.* |
Ahmet Varol Meali |
İşte böylece biz onu Arapça bir hüküm olarak indirdik. Sana gelen bu ilimden sonra onların arzularına uyarsan senin için Allah'tan ne bir yardımcı ne de bir koruyucu olur. |
Ali Bulaç Meali |
İşte böylece biz onu (Kur'an'ı) Arapça bir hüküm olarak indirdik. Andolsun, sana gelen bu ilimden sonra, onların heva (istek ve tutku)larına uyacak olursan, senin için Allah'tan ne bir yardımcı-dost, ne bir koruyucu vardır. |
Ali Fikri Yavuz Meali |
İşte biz, o Kur'ân'ı böyle Arapça bir hikmet olarak indirdik. Andolsun ki, eğer sana vahy ile gelen bu ilimden sonra, kâfirlerin arzularına uyacak olursan, senin için, Allah'ın azabından kurtaracak ne bir yardımcı, ne de bir koruyucu vardır. |
Bahaeddin Sağlam Meali |
(Daha önce mesajlarla yüklü kitabı gönderdiğimiz gibi,) O’nu, Arapça bir yasa ve bilgi olarak indirdik. Eğer sana gelen bu bilgiden sonra, onların isteklerine uyarsan, Allah’a karşı, kendine ne bir sahip ne bir koruyucu bulamazsın. |
Bayraktar Bayraklı Meali |
İşte biz o Kur'ân'ı Arapça bir hikmet kaynağı olarak indirdik. Eğer sana gelen bu ilimden sonra onların arzularına uyarsan, Allah'tan sana ne bir dost nasip olur, ne de bir koruyucu. |
Cemal Külünkoğlu Meali |
Ve işte böylece biz onu (Kur'an'ı, Peygamber ve toplumu Arapça konuştuğu için) Arapça bir hüküm olarak indirdik. Artık sana gelen (bunca) ilimden sonra onların heveslerine uyacak olursan (işte o zaman), Allah'ın azabından seni koruyacak ne bir dost, ne de bir koruyucu vardır.* |
Diyanet İşleri Meali (Eski) |
Böylece Biz Kuran'ı Arapça bir hüküm ve hikmet olarak indirdik. Sana ilim geldikten sonra onların heveslerine uyarsan, and olsun ki, Allah katında sana bir dost ve seni koruyan çıkmaz.* |
Diyanet İşleri Meali (Yeni) |
Böylece biz onu (Kur’an’ı) Arapça bir hüküm olarak indirdik. Sana gelen bu ilimden sonra eğer sen onların heva ve heveslerine uyarsan, Allah tarafından senin için ne bir dost vardır, ne de bir koruyucu. |
Diyanet Vakfı Meali |
Ve böylece biz onu Arapça bir hüküm (hikmetli bir söz) olarak indirdik. Eğer sana gelen bu ilimden sonra, onların arzularına uyarsan, (işte o zaman) Allah tarafından senin ne bir dostun ne de koruyucun vardır. |
Edip Yüksel Meali |
Böylece onu Arapça bir yasa olarak indirdik. Sana gelen bilgiden sonra onların keyfine uyarsan ALLAH'a karşı ne bir dostun ne de bir koruyucun olamaz.* |
Elmalılı Hamdi Yazır Meali |
Ve işte biz o Kur'ân'ı Arapça bir hüküm olarak indirdik. Yemin olsun ki, eğer sen, sana vahiyle gelen bu bilgiden sonra onların keyiflerine uyacak olursan, sana Allah'dan ne bir dost vardır, ne de bir koruyucu. |
Elmalılı Meali (Orjinal) |
Ve işte biz o Kur'anı böyle arabiyyen hâkim olmak üzere indirdik, kasem olsun ki eğer sen sana vahyile gelen bu ilimden sonra onların hevalarına uyacak olursan sana Allahtan ne bir velîy vardır, ne de vikaye edecek |
Hasan Basri Çantay Meali |
İşte biz onu (Kur'ânı) böyle Arabca bir hikmet olarak indirdik. Andolsun ki sana (vahy ile) gelen (bu) ilimden sonra onların hevâ (ve heves) lerine uyarsan Allahdan senin için ne bir yardımcı vardır, ne de bir koruyucu. |
Hayrat Neşriyat Meali |
İşte böylece onu (o Kur'ân'ı) Arabca bir hüküm olarak indirdik. And olsun ki, eğer sana (vahiyle) gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, Allah'dan senin için ne bir dost, ne de bir koruyucu vardır. |
İlyas Yorulmaz Meali |
Böylece kitabı sana Arapça olarak hükümlendirdik. Eğer sana gelen bunca ilimlerden sonra, onların (ayetlerin bir kısmına inanıp bir kısmını inkar edenlerin) arzularına tabi olursan, kendin için Allah dan başka, seni ne sahiplenen, nede seni koruyan birisini bulabilirsin. |
Kadri Çelik Meali |
İşte böylece biz onu (Kur'an'ı) Arapça bir hüküm olarak indirdik. Şüphesiz sana gelen bu ilimden sonra, onların hevalarına uyacak olursan, senin için Allah'tan ne bir veli, ne de bir koruyucu vardır. |
Mahmut Kısa Meali |
Ey Muhammed! İşte böylece biz, Kur’an’ı önce kendi halkına, sonra onlar aracılığıyla tüm insanlığa tebliğ edebilmen için onu Arapça bir hüküm ve hikmet kitabı olarakindirdik. Sana Rabb’inden ilim geldikten sonra, eğer o zâlim insanlarınşeytânî arzu ve isteklerine uyarak Kur’an’dan sapacak olursan, yemin olsun ki, o zaman seni Allah’ın gazâbından kurtarabilecek ne bir dostun olur, ne de bir koruyucun!
Eğer inkârcılar, tabîatüstü güçleri olmayan ölümlü bir insan olduğun için seni reddediyorlarsa, şunu iyi bilsinler: |
Mehmet Türk Meali |
İşte böylece Biz, o (Kur’an’ı hükümleri uygulanmak üzere) Arapça bir kanun olarak indirdik. Eğer sana gelen bu (vahiy) ilminden sonra, onların arzularına uyacak olursan, (işte o zaman) sana Allah’tan (başka) dost da koruyucu da yoktur.1* |
Muhammed Esed Meali |
Biz bu [ilahî kelâmı] işte böyle Arap dilinde, bir hüküm ve hikmet (kaynağı) olarak indirdik. 72 Ve gerçek şu ki, eğer sana [vahyî] bilgi geldikten sonra kalkıp insanların gelgeç isteklerine uyarsan, 73 (bil ki) Allah'a karşı ne bir koruyucu ne de bir yardımcı bulabilirsin! |
Mustafa İslamoğlu Meali |
Ve işte böylece Biz, onu Arapça bir hüküm kaynağı olarak indirdik.[1977] Artık sana ilimden bir pay verildikten sonra eğer onların keyfî arzularının peşine düşersen, senin için Allah’tan başka ne bir yâr, ne de bir sığınak var!* |
Ömer Nasuhi Bilmen Meali |
Ve işte Biz onu (Kur'an'ı) Arapça bir hüküm olarak indirdik ve andolsun ki, eğer sana gelen ilmden sonra onların hevâlarına uyacak olursan senin için Allah'tan ne bir yardımcı vardır, ne de bir koruyucu. |
Suat Yıldırım Meali |
Böylece biz Kur'ân'ı Arapça bir hüküm ve hikmet olarak indirdik. Şayet, sana gelen bunca ilimden sonra o muhaliflerin keyiflerine uyacak olursan, Allah'ın cezasından seni koruyacak ne bir dost, ne bir hâmi bulamazsın. [11, 1; 41, 41-42; 31, 2] |
Süleyman Ateş Meali |
Ve işte biz onu, Arapça bir hüküm (hikmet gereğince hükmeden bir Kitap) olarak indirdik. Eğer sana gelen bu ilimden sonra onların keyiflerine uyarsan, artık seni Allah'tan kurtaracak ne bir veli ne de koruyucu olmaz. |
Süleymaniye Vakfı Meali |
Kural böyledir[*]; Kur’ân’ı Arapça hükümler olarak indirdik. Bu bilgi sana geldikten sonra onların arzularına uyarsan, Allah’a karşı senin ne bir dostun ne de koruyucun olur.* |
Şaban Piriş Meali |
İşte böylece Kur'an'ı Arabça bir hüküm olarak indirdik. Sana ilim geldikten sonra onların heveslerine uyarsan, and olsun ki, Allah katında sana bir veli ve koruyucu olamaz. |
Ümit Şimşek Meali |
Böylece Biz onu Arapça bir hüküm ve hikmet kaynağı olarak indirdik. Sana gelmiş olan ilimden sonra sen onların heveslerine uyarsan, seni Allah'ın elinden kurtaracak ne bir dostun olur, ne bir koruyucun. |
Yaşar Nuri Öztürk Meali |
İşte biz o Kur'an'ı Arapça bir hüküm kaynağı olarak indirdik. Eğer sana gelen ilimden sonra onların keyiflerine uyarsan, Allah'tan sana ne bir dost nasip olur ne de bir koruyucu. |
M. Pickthall (English) |
Thus have We revealed it, a decisive utterance in Arabic and if thou shouldst follow their desires after that which hath come unto thee of knowledge, then truly wouldst thou have from Allah no protecting friend nor defender. |
Yusuf Ali (English) |
Thus have We revealed it to be a judgment of authority(1859) in Arabic. Wert thou to follow their (vain) desires after the knowledge which hath reached thee, then wouldst thou find neither protector nor defender(1860) against Allah.* |