Cinn Suresi 9. Ayet


Arapça

وَأَنَّا كُنَّا نَقْعُدُ مِنْهَا مَقَاعِدَ لِلسَّمْعِ فَمَن يَسْتَمِعِ الْآنَ يَجِدْ لَهُ شِهَابًا رَّصَدًا


Türkçe Okunuşu

Ve ennâ kunnâ nak’udu minhâ mekâıde lis sem’i fe men yestemiıl âne yecid lehu şihâben rasadâ(rasaden).


Kelimeler

ve ennâ ve nasıl olur
kun-nâ biz olduk
nak'udu biz otururuz
min-hâ on(lar)dan, oradan (orada)
mekâıde oturma yerleri
li ... e, için
es sem'i dinlemek
fe men o zaman kim
yestemiı dinlemek ister
elâne şimdi
yecid bulur
lehu ona ait, onun
şihâben bir şihap, ateş şulesi
rasaden gözleyen, izleyen

Mealler

Abdullah-Ahmet Akgül Meali “Oysa gerçekte biz, (daha önce) dinlemek için onun oturma yerlerinde (göğün bazı mevkilerine) otururduk. Ama şimdi kim dinleyecek olsa, (hemen) kendisini izleyen bir şihab (yıldız kayması denilen ateş ve alev çarpması) bulur (ve kovulur) .”
Abdulbaki Gölpınarlı Meali Ve gerçekten de biz, orada, bir söz duymak için bazı yerlere otururduk, fakat şimdi kim, dinlemeye kalkışsa kendisini gözetliyen bir şihap buluyor.
Abdullah Parlıyan Meali Gerçekten de biz semadan bir söz duymak için bazı yerlere otururduk. Fakat şimdi kim dinlemeye kalkışsa kendisini bekleyen bir alevle karşılaşır.
Ahmet Tekin Meali “- Halbuki daha önce, biz göğün bazı bölgelerinde, haber dinlemek için oturacak yerler bulup oturuyorduk. Fakat şimdi, kim bilgi hırsızlığı yapmak isterse, kendisini gözetleyen kor halinde akan alev yalımlarını karşısında buluyor.”
Ahmet Varol Meali Oysa biz (daha önce, gayb haberlerini) dinlemek için orada bazı oturacak yerlere otururduk. Ama şimdi kim dinleyecek olursa kendisini izleyen parlak bir ateş(i karşısında) buluyor.
Ali Bulaç Meali 'Oysa gerçekte biz, dinlemek için onun oturma yerlerinde otururduk. Ama şimdi kim dinleyecek olsa, (hemen) kendisini izleyen bir şihab bulur.'
Ali Fikri Yavuz Meali Halbuki biz (Peygamberin gönderilmesinden önce) haber dinlemek için göğün bazı (bekçilerden boş) yerlerine otururduk; fakat şimdi, kim dinleyecek olursa, kendisini gözetleyen bir şihap (yakıcı bir yıldız) buluyor.
Bahaeddin Sağlam Meali “Ve gerçekten biz (gökten bir şeyler) dinlemek için belli yerlerde otururduk. Şimdi artık kim dinlemek isterse kendisini gözetleyen bir ateş mermisini bulur.
Bayraktar Bayraklı Meali “Halbuki biz, göğü dinleyebileceğimiz yerlerde oturuyorduk. Fakat şimdi, kim dinlemek isterse, kendisini gözetleyen bir alev hüzmesi buluyor.”
Cemal Külünkoğlu Meali “Oysa biz (Peygamberin gönderilmesinden önce) haber dinlemek için göğün bazı yerlerine otururduk. Ama şimdi kim dinlemeye kalkışırsa, derhal kendini gözetleyip izleyen bir alevle karşılaşıyor.”
Diyanet İşleri Meali (Eski) "Doğrusu biz, göğün dinleyebileceğimiz bir yerinde otururduk; ama şimdi kim dinleyecek olsa, kendisini gözleyen bir ateş (ışın) buluyor."
Diyanet İşleri Meali (Yeni) “Hâlbuki biz, (daha önce) göğün bazı yerlerinde gayb haberlerini dinlemek için otururduk. Fakat şimdi her kim dinlemeye kalkacak olursa, kendini gözetleyen yakıcı bir ışık bulur.”
Diyanet Vakfı Meali Halbuki, (daha önce) biz onun bazı kısımlarında (haber) dinlemek için oturacak yerler (bulup) oturuyorduk; fakat şimdi kim dinlemek isterse, kendisini gözetleyen bir alev huzmesi buluyor.
Edip Yüksel Meali "Biz orada casusluk için otururduk. Ancak şimdi her kim dinlemek isterse kendisini gözleyen bir ateş topu bulur."
Elmalılı Hamdi Yazır Meali "Doğrusu biz göğün bazı mevkilerinde dinlemek için otururduk. Fakat şimdi her kim dinleyecek olursa kendini gözetleyen parlak bir alev buluyor."
Elmalılı Meali (Orjinal) Ve doğrusu biz ondan dinlemek için ba'zî mevkı'lere otururduk, fakat şimdi her kim dinliyecek olursa onun için gözeten bir şihab buluyor
Hasan Basri Çantay Meali «Halbuki hakıykaten biz (bundan evvel haber) dinlemek için onun ba'zı kısımlarında oturacak yerler (bulub) oturuyorduk. Fakat şimdi kim dinleyecek olursa kendisini gözetib duran bir şihab (karşısında) bulunuyor».
Hayrat Neşriyat Meali “Hâlbuki şübhesiz biz, (peygamberin gönderilmesinden önce) ondan oturulacak yerlerde (semâvât ehlini) dinlemek için otururduk. Fakat şimdi kim dinlemeye kalksa,(karşısında) kendisini (helâk etmek üzere) gözetleyen bir alev buluyor!”
İlyas Yorulmaz Meali Gökyüzünü dinlemek için en yüksek tepelere oturmuştuk. Sonra kim göğü dinlemişse, o an onu takip eden ateş parçaları (kayan meteorlar) bulmuştur.
Kadri Çelik Meali “Oysa gerçekten biz, dinlemek için onun (göklerin) oturma yerlerinde otururduk. Ama şimdi kim dinleyecek olsa, (hemen) kendisini izleyen bir akanyıldız bulur.”
Mahmut Kısa Meali “Çünkü daha önce göğe çıkar ve melekler arasında geçen konuşmaları dinlemek için uygun yerlere otururduk. Orada işittiğimiz bazı bilgi kırıntılarını —bire beşyüz katarak— gelip kahinlere, falcılara haber verirdik. Fakat şimdi, Son Elçinin gönderilmesinden sonra, artık kim göğe çıkıp melekleri dinlemeye kalkışsa, kendisini izleyen bir alev topuyla karşılaşır ve oracıkta yanıp küle çevrilir.”
Mehmet Türk Meali “Hâlbuki (daha önce) biz, onun (haber) dinleyebileceğimiz bir yerinde otururduk. Fakat şimdi kim dinlemek isterse, (karşısında) kendisini gözetleyen parlak bir ateş buluyor.”
Muhammed Esed Meali halbuki onu[n gizlediği her sırrı] dinleyebileceğimiz [uygun] yerlere kurulmuştuk: 8 ve şimdi [veya başka zaman] onu dinlemeye çalışan herkes [aynı şekilde] kendisini bekleyen bir alev ile karşılaşacaktır! 9
Mustafa İslamoğlu Meali halbuki vaktiyle biz onun uygun yerlerinde (haber) dinlemek için otururduk;[5353] ne var ki şimdi (bizden) her kim dinlemeye kalksa, derhal karşısında hedefe kilitli bir ateş topu buluyor.[5354]*
Ömer Nasuhi Bilmen Meali «Ve hakikaten biz dinlemek için ondan oturulacak yerlerde oturuyorduk. Fakat şimdi kim dinleyecek olursa onun için bir gözetici şihap buluyor.»
Suat Yıldırım Meali “Önceleri biz göğün bazı yerlerinde oturup dinleme merkezleri edinirdik. Ama şimdi kim dinlemeye kalkışırsa, derhal kendini gözetleyip izleyen bir alevle karşılaşıyor. {KM, Tekvin 3, 24}
Süleyman Ateş Meali Ve biz onun dinlemeğe mahsus olan oturma yerlerinde oturur(gayb haberlerini dinlemeğe çalışır)dık. Artık şimdi kim dinlemek istese, kendisini gözetleyen bir ışın bulur.
Süleymaniye Vakfı Meali Halbuki biz orada bazı yerlere oturur, (yüce meclisi)[*] dinlerdik. Şimdi orayı kim dinlese kendini gözleyen bir ateş parçasıyla karşılaşıyor.*
Şaban Piriş Meali Oysa, orada bizim dinlemek için oturma yerlerimiz vardı. Şimdi kim dinlemek istese onu gözeten bir alev yakalıyor.
Ümit Şimşek Meali “Önceden, haber dinlemek için orada oturacak yerler bulup otururduk. Şimdi kim birşey dinlemeye kalksa, kendisini gözetleyen bir alev bulur.
Yaşar Nuri Öztürk Meali "Biz eskiden, onun, dinlemek için oturulan yerlerinde otururduk. Ama şu anda kim dinlemeye kalksa kendisini gözetleyen bir alev/ışık bulur."
M. Pickthall (English) And we used to sit on places (high) therein to listen. But he who listened now findeth a flame in wait for him;
Yusuf Ali (English) ´We used, indeed, to sit there in (hidden) stations, to (steal) a hearing; but any who listen now(5734) will find a flaming fire watching him in ambush.*

İslam Vakti Mobil Uygulamaları