Tevbe Suresi 10. Ayet


Arapça

لاَ يَرْقُبُونَ فِي مُؤْمِنٍ إِلاًّ وَلاَ ذِمَّةً وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُعْتَدُونَ


Türkçe Okunuşu

Lâ yerkubûne fî mu'minin illen ve lâ zimmeh(zimmeten), ve ulâike humul mu'tedûn(mu'tedûne).


Kelimeler

lâ yerkubûne gözetmezler
içinde, vardır
mu'minin bir mü'min
illen yakınlık, akrabalık
ve lâ ve olmaz, olmasın
zimmeten bir zimmet, ahdden doğan bir hak
ve ulâike ve işte onlar
hum onlar
el mu'tedûne hakka tecavüz edenler, haddi aşanlar

Mealler

Abdullah-Ahmet Akgül Meali (Size kin tutan müşrikler ve hain işbirlikçiler) Onlar (hiç) bir mü'mine karşı ne 'akrabalık bağlarını', ne de 'sözleşme kurallarını' gözetip tanırlar. İşte bunlar, haddi aşmakta olanlardır. (Onlara karşı devamlı uyanık ve hazırlıklı olmanız lazımdır.)
Abdulbaki Gölpınarlı Meali İnanan birisine karşı ne bir yakınlık gözetirler, ne bir ahde riayet ederler ve onlardır haddi aşanların ta kendileri.
Abdullah Parlıyan Meali Onlar hiçbir mü'min hakkında, ne bir yemin, ne de antlaşma gözetirler. Doğru yoldan çıkıp, çizgiyi aşanlar işte bunlardır.
Ahmet Tekin Meali Mü'minlerle ilgili ne yemin, ne akrabalık hatırı gözetirler, ne de antlaşma, taahhüt tanırlar. Onlar, işte onlar saldırganlığı alışkanlık haline getiren kimselerdir.
Ahmet Varol Meali Bir mü'min hakkında herhangi bir yakınlık bağı veya antlaşma gözetmezler. İşte aşırı gidenler bunlardır.
Ali Bulaç Meali Onlar (hiç) bir mü'mine karşı ne 'akrabalık bağlarını', ne de 'sözleşme hükümlerini' gözetip tanırlar. İşte bunlar, haddi aşmakta olanlardır.
Ali Fikri Yavuz Meali Bir mümin hakkında ne bir yemîn gözetirler, ne de bir zimmet (sözleşme). İşte bunlar mütecâvizlerdir.
Bahaeddin Sağlam Meali Onlar hiçbir mümin hakkında akrabalığı ve antlaşmayı gözetmezler. Ve onlar gerçekten haksızlık edenlerdir.
Bayraktar Bayraklı Meali Bir mümine karşı ne and ne de antlaşma gözetirler. İşte saldırganlar onlardır.
Cemal Külünkoğlu Meali Onlar bir mü'min hakkında ne bir yemin ve ne de yükümlülük (antlaşma) gözetirler. İşte onlar saldırganların ta kendileridir.
Diyanet İşleri Meali (Eski) Onlar hiçbir müminin yakınlık veya ahdini gözetmezler. İşte aşırı gidenler bunlardır.
Diyanet İşleri Meali (Yeni) Bir mü’min hakkında ne akrabalık (bağlarını), ne de antlaşma (yükümlülüğünü) gözetirler. İşte onlar taşkınlık yapanların ta kendileridir.
Diyanet Vakfı Meali Bir mümin hakkında ne ahit tanırlar ne de antlaşma. Çünkü onlar saldırganların kendileridir.
Edip Yüksel Meali İnanmış birisi hakkında ne bir akrabalık bağı ne de bir anlaşma gözetmezler; saldırganlar ve haddi aşanlar onlardır.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali Bir mümin hakkında ne bir yemin gözetirler, ne de bir antlaşma. Bunlar işte böyle haddi aşan kimselerdir.
Elmalılı Meali (Orjinal) Bir mü'min hakkında ne bir yemin gözetirler ne bir zimmet, bunlar öyle mütecavizler
Hasan Basri Çantay Meali Onlar bir mü'min hakkında ne bir yemîn, ne de bir vecîbe gözetib tanımazlar. Onlar taşkınların ta kendileridir.
Hayrat Neşriyat Meali Bir mü'min hakkında ne bir yemin, ne de bir ahd (söz) gözetirler. İşte onlar gerçekten haddi aşanlardır.
İlyas Yorulmaz Meali Onlar, inananlar için ne akrabalık bağını, nede koruma görevini gözetirler. İşte onlar haddi aşan kimselerdir.
Kadri Çelik Meali Onlar hiç bir mümin hakkında akrabalık veya anlaşma (hürmetini) gözetmezler. İşte onlar taşkınlık yapanların ta kendileridir.
Mahmut Kısa Meali Bir mümininhakkına saldırma fırsatı bulduklarında, ne ettikleri yemini tanırlar, ne de imzaladıkları antlaşmayı! İşte, hak hukuk tanımayan asıl saldırganlar, bunlardır.
Mehmet Türk Meali (Hatta bunlar) bir mü’minin bile gözünün yaşına bakmazlar ve kişisel hukukunu gözetmezler. Bunlar, işte bu kadar zâlim kimselerdir.
Muhammed Esed Meali inanan kimseye karşı bu hiçbir sorumluluk, hiçbir koruma yükümlülüğü tanımayarak (işleyip durdukları): doğru yoldan çıkıp çizgiyi aşanlar 16 işte böyleleridir.
Mustafa İslamoğlu Meali (Saldırmazlık güvencesi verdikleri) bir mü’min için, ne bağlayıcı bir yükümlülük, ne de anlaşma ve yakınlıktan doğan bir sorumluluk gözetiyorlar. İşte böyleleri, haddi aşanların ta kendileridir.
Ömer Nasuhi Bilmen Meali (Onlar) Bir mü'min hakkında ne bir yemin ve ne de bir zimmet gözetmezler. Ve işte haddi tecavüz etmiş olanlar, onlardır.
Suat Yıldırım Meali Müminler hakkında ne ahit, ne yemin, ne hukuk, hiçbir şey gözetmezler. Bunlar öyle saldırgan kimselerdir!
Süleyman Ateş Meali Bir mü'mine karşı ne and, ne de andlaşma gözetmezler. İşte saldırganlar onlardır.
Süleymaniye Vakfı Meali Hiçbir inanıp güvenen hakkında ne antlaşma akıllarına gelir ne de onlara karşı sorumlulukları. İşte asıl saldırganlar onlardır.
Şaban Piriş Meali Onlar, bir mümin hakkında akrabalık da antlaşma da gözetmezler. İşte onlar taşkınlık edenlerdir.
Ümit Şimşek Meali Onlar bir mü'min hakkında ne yemin gözetirler, ne bir taahhüt. Onlar böylesine haddi aşmış kimselerdir.
Yaşar Nuri Öztürk Meali Bir mümin hakkında onlar ne bir yemine saygı gösterirler ne de bir antlaşma şartına. Onlar düşmanlık dolu, azmış kişilerin ta kendileridir.
M. Pickthall (English) And they observe toward a believer neither pact nor honour. These are they who are transgressors.
Yusuf Ali (English) In a Believer they respect not the ties either of kinship or of covenant! It is they who have transgressed all bounds.(1258)*

İslam Vakti Mobil Uygulamaları