سَبِّحِ اسْمَ رَبِّكَ الْأَعْلَى
Sebbihısme rabbikel a’lâ.
Yüce Rabbinin adını tesbih et.
|
الَّذِي خَلَقَ فَسَوَّى
Ellezî halaka fesevvâ.
O, yaratıp şekil vermiştir.
|
وَالَّذِي قَدَّرَ فَهَدَى
Vellezî kaddere fe hedâ.
O, her şeyi ölçüyle yapıp doğru yolu göstermiştir.
|
وَالَّذِي أَخْرَجَ الْمَرْعَى
Vellezî ahrecel mer’â.
O, yeşillikler bitirmiştir.
|
فَجَعَلَهُ غُثَاء أَحْوَى
Fe cealehu gusâen ahvâ.
Sonra da onları siyah çerçöpe çevirmiştir.
|
سَنُقْرِؤُكَ فَلَا تَنسَى
Senukriuke fe lâ tensâ.
Sana Kuran'ı Biz okutacağız ve asla unutmayacaksın;
|
إِلَّا مَا شَاء اللَّهُ إِنَّهُ يَعْلَمُ الْجَهْرَ وَمَا يَخْفَى
İllâ mâ şâallâh(şâallâhu), innehu ya’lemul cehre ve mâ yahfâ.
Allah'ın dilediği bundan müstesnadır. Doğrusu açığı da, gizliyi de bilen O'dur.
|
وَنُيَسِّرُكَ لِلْيُسْرَى
Ve nuyessiruke lil yusrâ.
Kolay olanı yapmayı sana kolaylaştırırız.
|
فَذَكِّرْ إِن نَّفَعَتِ الذِّكْرَى
Fe zekkir in nefeatiz zikrâ.
Faydalı olacaksa insanlara öğüt ver.
|
سَيَذَّكَّرُ مَن يَخْشَى
Seyezzekkeru men yahşâ.
Allah'tan korkan öğüt alacaktır.
|
وَيَتَجَنَّبُهَا الْأَشْقَى
Ve yetecennebuhel eşkâ.
Bedbaht olan ondan kaçınacaktır.
|
الَّذِي يَصْلَى النَّارَ الْكُبْرَى
Ellezî yaslen nârel kubrâ.
O, en büyük ateşe yaslanacaktır.
|
ثُمَّ لَا يَمُوتُ فِيهَا وَلَا يَحْيَى
Summe lâ yemûtu fîhâ ve lâ yahyâ.
O, orada ne ölecektir ne de dirilecektir.
|
قَدْ أَفْلَحَ مَن تَزَكَّى
Kad efleha men tezekkâ.
14,15. Arınmış olan, Rabbinin adını anıp namaz kılan, saadete erişecektir.
|
وَذَكَرَ اسْمَ رَبِّهِ فَصَلَّى
Ve zekeresme rabbihî fe sallâ.
14,15. Arınmış olan, Rabbinin adını anıp namaz kılan, saadete erişecektir.
|
بَلْ تُؤْثِرُونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا
Bel tu’sırûnel hayâted dunyâ.
Ama sizler dünya hayatını tercih ediyorsunuz.
|
وَالْآخِرَةُ خَيْرٌ وَأَبْقَى
Vel âhıretu hayrun ve ebkâ.
Oysa ahiret daha iyi ve daha bakidir.
|
إِنَّ هَذَا لَفِي الصُّحُفِ الْأُولَى
İnne hâzâ le fîs suhufîl ûlâ.
18,19. Doğrusu bu hükümler ilk sahifelerde, İbrahim ve Musa'nın sahifelerinde de vardır.*
|
صُحُفِ إِبْرَاهِيمَ وَمُوسَى
Suhufi ibrâhîme ve mûsâ.
18,19. Doğrusu bu hükümler ilk sahifelerde, İbrahim ve Musa'nın sahifelerinde de vardır.*
|