وَالسَّمَاء ذَاتِ الْبُرُوجِ
Ves semâi zâtil burûc(burûci).
İçinde burçları bulunan göğe and olsun;
|
وَالْيَوْمِ الْمَوْعُودِ
Vel yevmil mev’ûd(mev’ûdi).
Söz verilen kıyamet gününe and olsun;
|
وَشَاهِدٍ وَمَشْهُودٍ
Ve şâhidin ve meşhûd(meşhûdin).
Şahitlik edene ve edilene and olsun ki, insanlar öldükten sonra diriltileceklerdir.
|
قُتِلَ أَصْحَابُ الْأُخْدُودِ
Kutile ashâbul uhdûd(uhdûdi).
4,5,6,7. Hazırladıkları hendekleri, tutuşturulmuş ateşle doldurarak onun çevresinde oturup, inanmış kimselere dinlerinden dönmeleri için yaptıkları işkenceleri seyredenler kahrolmuştur!
|
النَّارِ ذَاتِ الْوَقُودِ
Ennâri zâtil vekûd(vekûdi).
4,5,6,7. Hazırladıkları hendekleri, tutuşturulmuş ateşle doldurarak onun çevresinde oturup, inanmış kimselere dinlerinden dönmeleri için yaptıkları işkenceleri seyredenler kahrolmuştur!
|
إِذْ هُمْ عَلَيْهَا قُعُودٌ
İzhum aleyhâ kuûd(kuûdun).
4,5,6,7. Hazırladıkları hendekleri, tutuşturulmuş ateşle doldurarak onun çevresinde oturup, inanmış kimselere dinlerinden dönmeleri için yaptıkları işkenceleri seyredenler kahrolmuştur!
|
وَهُمْ عَلَى مَا يَفْعَلُونَ بِالْمُؤْمِنِينَ شُهُودٌ
Ve hum alâ mâ yef’alûne bil mu’minîne şuhûd(şuhûdun).
4,5,6,7. Hazırladıkları hendekleri, tutuşturulmuş ateşle doldurarak onun çevresinde oturup, inanmış kimselere dinlerinden dönmeleri için yaptıkları işkenceleri seyredenler kahrolmuştur!
|
وَمَا نَقَمُوا مِنْهُمْ إِلَّا أَن يُؤْمِنُوا بِاللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ
Ve mâ nekamû minhum illâ en yu’minû billâhil azîzil hamîd(hamîdi).
8,9. Bu inkarcıların, inananlara kızmaları; onların sadece, göklerin ve yerin hükümranlığı kendisinin bulunan ve övülmeğe layık ve güçlü olan Allah'a inanmış olmalarındandı. Allah her şeye şahiddir.
|
الَّذِي لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاللَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ
Ellezî lehu mulkus semâvâti vel ard(ardı), vallâhu alâ kulli şey’in şehîd(şehîdun).
8,9. Bu inkarcıların, inananlara kızmaları; onların sadece, göklerin ve yerin hükümranlığı kendisinin bulunan ve övülmeğe layık ve güçlü olan Allah'a inanmış olmalarındandı. Allah her şeye şahiddir.
|
إِنَّ الَّذِينَ فَتَنُوا الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَتُوبُوا فَلَهُمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَلَهُمْ عَذَابُ الْحَرِيقِ
İnnellezîne fetenul mu’minîne vel mu’minâti summe lem yetûbû fe lehum azâbu cehenneme ve lehum azâbul harîk(harîkı).
Ama inanmış erkek ve kadınlara işkence ederek onları dinlerinden çevirmeğe uğraşanlar, eğer tevbe etmezlerse, onlara cehennem azabı vardır. Yakıcı azap da onlaradır.
|
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ ذَلِكَ الْفَوْزُ الْكَبِيرُ
İnnellezîne âmenû ve amilus sâlihâti lehum cennâtun tecrî min tahtihel enhâr(enhâru), zâlikel fevzul kebîr(kebîru).
Şüphesiz inanıp yararlı işler işleyenlere, onlara, içlerinden ırmaklar akan cennetler vardır. Bu, büyük kurtuluştur.
|
إِنَّ بَطْشَ رَبِّكَ لَشَدِيدٌ
İnne batşe rabbike le şedîd(şedîdun).
Doğrusu Rabbinin yakalaması amansızdır.
|
إِنَّهُ هُوَ يُبْدِئُ وَيُعِيدُ
İnnehu huve yubdiu ve yuîd(yuîdu).
Önce yaratıp sonra bunu tekrar eden O'dur.
|
وَهُوَ الْغَفُورُ الْوَدُودُ
Ve huvel gafûrul vedûd(vedûdu).
14,15. Yüce arşın sahibi, çok seven, bağışlayan O'dur.
|
ذُو الْعَرْشِ الْمَجِيدُ
Zul arşil mecîd(mecîdu).
14,15. Yüce arşın sahibi, çok seven, bağışlayan O'dur.
|
فَعَّالٌ لِّمَا يُرِيدُ
Fa’âlun limâ yurîd(yurîdu).
Her dilediğini mutlaka yapandır.
|
هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ الْجُنُودِ
Hel etâke hadîsul cunûd(cunûdi).
17,18. Firavun ve Semud ordularının haberi sana geldi mi?
|
فِرْعَوْنَ وَثَمُودَ
Fir’avne ve semûd(semûde).
17,18. Firavun ve Semud ordularının haberi sana geldi mi?
|
بَلِ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي تَكْذِيبٍ
Belillezîne keferû fî tekzîb(tekzîbin).
Doğrusu inkar edenler, hep yalanlayagelmişlerdir.
|
وَاللَّهُ مِن وَرَائِهِم مُّحِيطٌ
Vallâhu min verâihim muhît(muhîtun).
Oysa Allah onları ardlarından çevirmiştir.
|
بَلْ هُوَ قُرْآنٌ مَّجِيدٌ
Bel huve kur’ânun mecîd(mecîdun).
21,22. Doğrusu sana vahyedilen bu Kitap, Levhi Mahfuz'da bulunan şanlı bir Kuran'dır.*
|
فِي لَوْحٍ مَّحْفُوظٍ
Fî levhın mahfûz(mahfûzın).
21,22. Doğrusu sana vahyedilen bu Kitap, Levhi Mahfuz'da bulunan şanlı bir Kuran'dır.*
|