Abdullah-Ahmet Akgül Meali |
Bunlar, Sana (doğru bilgi ve ibretlik kıssa olarak) aktardıklarımız; (geçmişteki nesillerin ve) ülkelerin haberleridir. Onlardan kimi ayakta kalmış, (hâlâ tarihi eser kalıntıları var, kimi de) biçilmiş ekin (gibi yerle bir edilmiş, izleri silinmiş) dir. |
Abdulbaki Gölpınarlı Meali |
Bunlar, maceralarını sana hikaye ettiğimiz şehirlere ait haberler; o şehirlerden harabeleri hala duranlar var, biçilmiş ekin gibi yerle bir olanlar, eseri bile kalmayanlar var. |
Abdullah Parlıyan Meali |
Ey peygamber! İşte bütün bunlar, toplumları helak olmuş memleketlerin haberlerindendir. Biz onları sana ders ve ibret olsun diye anlatıyoruz. Bu kasabaların bazılarının izleri hâlâ yerinde duruyor, bazıları ise biçilmiş ekin gibi yok olup gitmiştir. |
Ahmet Tekin Meali |
İşte bunlar, insanlığa ders olsun diye sana anlattığımız, helâk olmuş memleketlerin başlarına gelen felâket haberlerinden bazılarıdır. Onlardan ayakta kalanlar, kalıntıları olanlar var, orakla köklerinden biçilmiş otlar misali çer-çöp haline gelenler, soyları kuruyanlar var. |
Ahmet Varol Meali |
Bu sana anlattıklarımız, o şehirlerin haberlerindendir. Onlardan bazıları ayakta durmakta bazıları ise tamamen silinmiştir. |
Ali Bulaç Meali |
Bunlar, sana doğru haber (kıssa) olarak aktardığımız (geçmişteki) nesillerin haberleridir. Onlardan kimi ayakta kalmış, (hâlâ izleri var, kimi de) biçilmiş ekin (gibi yerlebir edilmiş, kalıntısı silinmiş) dir. |
Ali Fikri Yavuz Meali |
İşte bu, helâk olmuş memleketlerin haberlerindendir ki, onu sana anlatıyoruz. O memleketlerin bâzısının izi kalmıştır, bâzısı da ekin gibi biçilmiş yok olmuştur. |
Bahaeddin Sağlam Meali |
Bunlar köy ve kasabaların haberleridir. Onları sana anlatıyoruz. Onların bazıları ayaktadır, bazıları da biçilmiş gibi yerle bir edilmiştir. |
Bayraktar Bayraklı Meali |
İşte bu, memleketlerin haberlerindendir. Biz onu sana anlatıyoruz; bugüne kadar izleri kalan da vardır, biçilmiş ekin gibi yok olan da. |
Cemal Külünkoğlu Meali |
(Ey Muhammed!) İşte bu sana anlattığımız (geçmişteki) o memleketlerin haberlerinden bazılarıdır. Onlardan (bıraktıkları eserlerden) ayakta kalan da var, yok olup giden de vardır. |
Diyanet İşleri Meali (Eski) |
Bu sana anlattıklarımız, kasabaların başından geçenlerdir. Onların bir kısmı hala duruyor, bir kısmı ise silinip gitmiştir. |
Diyanet İşleri Meali (Yeni) |
(Ey Muhammed!) Bunlar o memleketlerin haberlerinden bazılarıdır. Onları sana anlatıyoruz. Onlardan ayakta duranlar da var, yıkılıp gidenler de. |
Diyanet Vakfı Meali |
(Ey Muhammed!) İşte bu, (halkı helâk olmuş) memleketlerin haberlerindendir. Biz onu sana anlatıyoruz; onlardan (bugüne kadar izleri) kalan da vardır, biçilmiş ekin (gibi yok olan) da vardır. |
Edip Yüksel Meali |
Sana bu aktardıklarımız, o kentlerin haberlerindendir. Onlardan kimi hala ayakta, kimi de biçilmiştir. |
Elmalılı Hamdi Yazır Meali |
İşte bu helâk olmuş memleketlerin önemli haberlerindendir. Sana onu kıssa olarak anlatıyoruz. Onlardan yerinde duranlar da var, biçilenler (yok olup gidenler) de. |
Elmalılı Meali (Orjinal) |
İşte bu, medeniyetlerin mühim haberlerinden, sana onu kıssa olarak naklediyoruz: Onlardan duran var, biçilen var |
Hasan Basri Çantay Meali |
Sana kıssa olarak bildirmekde olduğumuz bu (haberler, helak olmuş) memleketlerin haberlerindendir ki onların kimi (nin izleri) ayakda kalmış, (kimi de) biçilmiş ekin (gibi yok olmuşdur). |
Hayrat Neşriyat Meali |
(Habîbim, yâ Muhammed!) Bunlar (helâk edilen) şehirlerin haberlerindendir ki, onu sana anlatıyoruz; onlardan (hâlâ) ayakta olan da vardır, biçilmiş (ekin gibi yok) olan da! |
İlyas Yorulmaz Meali |
Bu sana anlattığımız kasabanın haberlerindendir. Onlar (bir zamanlar) ayakta idiler, sonra (biçilmiş ekinler gibi) yerle bir oldular. |
Kadri Çelik Meali |
İşte bunlar, sana anlattığımız şehirlerin haberlerindendir. Onlardan kalan da var, biçilmiş ekine dönen de var. |
Mahmut Kısa Meali |
Ey hak yolunun yolcusu! İşte bu sana anlattıklarımız, geçmişte helâk edilmiş ülkelerin başından geçen ibret verici olaylardan sadece bir kısmıdır. Bunlardan kiminin kalıntıları hâlâ ayakta duruyor, kimiyse kökünden biçilerek tamamen yok olup gitmiş! Bu âkıbet, onların kendi tercihleriydi. Nitekim: |
Mehmet Türk Meali |
(Ey Muhammed!) Sana bu anlattıklarımız; kimi ayakta kalmış, kimi de yok olup gitmiş (geçmiş) medeniyetlerin haberleridir. |
Muhammed Esed Meali |
[İNSANLIĞA BİR ders olsun diye] 131 bu sana anlattıklarımız 132 [gelip gitmiş] kasaba [halk]ları[nı]n başından geçenlerdir ki, bu [kasaba]ların bazıları hâlâ yerinde duruyor, bazılarıysa biçilmiş tarlalar gibi [silinip gitmişler]: |
Mustafa İslamoğlu Meali |
BÜTÜN bu kıssasını sana anlattıklarımız, (bilinen) kentlerin (acı) hikâyelerinden bir kısmıdır: onlardan (geriye) kalıntı bırakan da var, hasat edilmiş tarlalar gibi yerinde yeller esen de… |
Ömer Nasuhi Bilmen Meali |
İşte bu, karyelerin haberlerindendir. Onu sana hikaye ediyoruz. Onlardan bâki olan da vardır, biçilmiş olan da. |
Suat Yıldırım Meali |
İşte sana bildirdiğimiz bu haberler, helâk olmuş diyarların haberleri. Onların kiminin izleri hâlâ dururken, kimi biçilmiş ekin gibi yok olmuştur. |
Süleyman Ateş Meali |
(Ey Muhammed), bu sana anlattıklarımız, o kentlerin haberlerinden(başlarına gelen olaylardan)dır. Onlardan kimi hala ayakta, kimi de biçilmiştir. |
Süleymaniye Vakfı Meali |
Bu anlattıklarımız, o kentlerin haberlerindendir; onlardan hala ayakta duranlar da vardır, yıkılıp gitmiş olanlar da. |
Şaban Piriş Meali |
Bu sana anlattıklarımız, yerleşim yerlerinin haberleridir ki onlardan bir kısmı hala sağlamdır; bir kısmının da kökü kazınmıştır. |
Ümit Şimşek Meali |
İşte bunlar o beldelerin haberlerindendir ki, sana anlatıyoruz. Onlardan kalıntısı duran da var, kökten biçilen de. |
Yaşar Nuri Öztürk Meali |
İşte bunlar o kentlerin/medeniyetlerin haberlerinden bir kısmı, anlatıyoruz sana. Kimi hâlâ ayakta onların, kimi kökünden biçilip gitmiştir. |
M. Pickthall (English) |
That is (something) of the tidings of the townships' (which were destroyed of old). We relate it unto thee (Muhammad). Some of them are standing and some (already) reaped. |
Yusuf Ali (English) |
These are some of the stories of communities which We relate unto thee: of them some are standing,(1601) and some have been mown down (by the sickle of time).(1602)* |