Abdullah-Ahmet Akgül Meali |
Artık sen, öğüt verip-hatırlat. (Çünkü) Sen, sadece bir öğüt verici-bir hatırlatıcısın. |
Abdulbaki Gölpınarlı Meali |
Artık korkut, öğüt ver, sen, ancak bir korkutucusun, bir öğütçü. |
Abdullah Parlıyan Meali |
İşte böyle ey peygamber! Onlara öğüt ver, senin görevin yalnızca öğüt vermektir. |
Ahmet Tekin Meali |
O halde, tebliğe devam et, Kur'ân ile öğüt ver. Çünkü sen vahyi, Kur'ân'ı tebliğ ile memursun, öğüt vericisin. |
Ahmet Varol Meali |
Sen öğüt ver. Sen ancak bir öğüt vericisin. |
Ali Bulaç Meali |
Artık sen, öğüt verip-hatırlat. Sen, yalnızca bir öğüt verici-bir hatırlatıcısın. |
Ali Fikri Yavuz Meali |
Artık sen (Ey Rasûlüm, deliller göstererek) nasihat et. Sen ancak bir öğüd vericisin. |
Bahaeddin Sağlam Meali |
Sen, onlara mesajı ilet! Sen, ancak uyarıp hatırlatansın. |
Bayraktar Bayraklı Meali |
Öğüt ver, çünkü sen ancak öğüt verensin. |
Cemal Külünkoğlu Meali |
(Ey Muhammed!) Sen (Allah'ın nimetlerini) hatırlat ve öğüt ver. Çünkü sen ancak öğüt verensin. |
Diyanet İşleri Meali (Eski) |
Sen öğüt ver! Esasen sen sadece bir öğütçüsün. |
Diyanet İşleri Meali (Yeni) |
Artık sen öğüt ver! Sen ancak bir öğüt vericisin. |
Diyanet Vakfı Meali |
21, 22, 23, 24, 25, 26. O halde (Resûlüm), öğüt ver. Çünkü sen ancak öğüt vericisin. Onların üzerinde bir zorba değilsin. Ancak yüz çevirip inkâr edene gelince, işte öylesini Allah en büyük azap ile cezalandırır. Şüphesiz onların dönüşü sadece bizedir. Sonra onların sorguya çekilmesi de sadece bize aittir. |
Edip Yüksel Meali |
Hatırlat, çünkü sen hatırlatıcısın. |
Elmalılı Hamdi Yazır Meali |
Haydi öğüt ver; sen şimdi sırf bir öğütçüsün. |
Elmalılı Meali (Orjinal) |
haydi ıhtar et; sen şimdi sırf bir ögütçüsün |
Hasan Basri Çantay Meali |
(Habîbim) sen hemen (onlara Allahın ni'metlerini, tevhîd delîllerini) hatırlat. Sen ancak bir hatırlatıcısın. |
Hayrat Neşriyat Meali |
(Habîbim, yâ Muhammed!) O hâlde nasîhat et; çünki sen, ancak bir nasîhat edicisin! |
İlyas Yorulmaz Meali |
Bundan sonra sen, yalnızca hatırlat. Çünkü sen, ancak ve ancak hatırlatıcısın. |
Kadri Çelik Meali |
Artık sen uyarıp hatırlat. Sen, yalnızca bir uyarıp hatırlatıcısın. |
Mahmut Kısa Meali |
O hâlde, ey Peygamber ve onun izinden yürüyen Müslüman! Bu ayetleri okuyarak insanları uyar! Fakat inatçı zâlimleri iknâ edeceğim diye de kendini yiyip bitirme! Çünkü sen, yalnızca bir uyarıcısın. |
Mehmet Türk Meali |
21,22. (Ey Muhammed!) Sen öğüt ver. Zîrâ senin görevin, sadece öğüt vermektir. Çünkü sen, onların üzerinde bir zorlayıcı değilsin. |
Muhammed Esed Meali |
İşte böyle, [ey Peygamber,] onlara öğüt ver; senin görevin yalnız öğüt vermektir: |
Mustafa İslamoğlu Meali |
İmdi sen (ey Nebî) hatırlat! Çünkü sen sadece bir hatırlatıcısın; |
Ömer Nasuhi Bilmen Meali |
Artık sen hatırlat. Şüphe yok ki, sen ancak bir hatırlatıcısın. |
Suat Yıldırım Meali |
İşte böyle. . . Sen insanları irşada devam et! Zaten senin görevin sadece irşad edip düşündürmektir. |
Süleyman Ateş Meali |
Öğüt ver, çünkü sen ancak öğüt verensin. |
Süleymaniye Vakfı Meali |
Öyleyse sen doğru bilgi ver (Kur’an’ı tebliğ et); senin görevin sadece bilgi vermektir. |
Şaban Piriş Meali |
-Hatırlat/uyar!sen ancak uyarıcısın. |
Ümit Şimşek Meali |
Öğüt ver; çünkü sen öğüt vericisin. |
Yaşar Nuri Öztürk Meali |
Artık uyar/düşündür! Çünkü sen bir uyarıcı/düşündürücüsün. |
M. Pickthall (English) |
Remind them, for thou art but a remembrancer, |
Yusuf Ali (English) |
Therefore do thou give admonition, for thou art one to admonish. |