Sebe Suresi 31. Ayet


Arapça

وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لَن نُّؤْمِنَ بِهَذَا الْقُرْآنِ وَلَا بِالَّذِي بَيْنَ يَدَيْهِ وَلَوْ تَرَى إِذِ الظَّالِمُونَ مَوْقُوفُونَ عِندَ رَبِّهِمْ يَرْجِعُ بَعْضُهُمْ إِلَى بَعْضٍ الْقَوْلَ يَقُولُ الَّذِينَ اسْتُضْعِفُوا لِلَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا لَوْلَا أَنتُمْ لَكُنَّا مُؤْمِنِينَ


Türkçe Okunuşu

Ve kâlellezîne keferû len nû’mine bi hâzel kur’âni ve lâ billezî beyne yedeyh(yedeyhi), ve lev terâ iziz zâlimûne mevkûfûne inde rabbihim, yerciu ba’duhum ilâ ba’dınil kavl(kavle), yekûlullezînestud’ifû lillezînestekberû lev lâ entum le kunnâ mûminîn(mûminîne).


Kelimeler

ve kâle ve dedi
ellezîne ki onlar
keferû inkâr ettiler
len nû'mine asla inanmayız
bi hâzâ bununla
el kur'âni Kur'ân
ve lâ ve olmaz, olmasın
bi ellezî ona ki, ona
beyne yedeyhi elleri arasında, elinin altında, önünde
ve lev ve şâyet, eğer
terâ görürsün
iz olmuştu, olduğu zaman
ez zâlimûne zâlimler
mevkûfûne tevkif edilenler, tutuklananlar
inde yanında, katında
rabbi-him kendi Rab'leri, onların Rabbi
yerciu dönerler
ba'du-hum onların bazısı
ilâ ba'dın bir kısmına, diğerlerine
el kavle söz
yekûlu der, söyler
ellezîne ki onlar
istud'ifû zaafa uğratılanlar, hakir görülenler
li ellezîne için, o kimseler (onlar için)
istekberû büyüklendiler, kibirlendiler
lev lâ entum eğer sizler olmasaydınız
le kun-nâ biz mutlaka olurduk
mû'minîne mü'minler

Mealler

Abdullah-Ahmet Akgül Meali (Gerçekten) İnkâr eden ve küfre giren kimseler (şunlardır ki) onlar şöyle derler: “(İşimize gelmediği ve sıkıntıya sevk ettiği için) Biz (kesinlikle ve hiçbir şekilde) bu Kur’an’a da, ondan önce gelen kitaplara da inanmayacağız. (Çünkü biz gerçeği değil, keyfimizi ve dünyamıza gerekeni aramaktayız.” Bu şeytani inatları ve bozuk fıtratları yüzünden akılları yattığı halde, bile bile Kur’an’ın adalet hükümlerini ve ahlâki prensiplerini inkâr ve itiraz eden) Zalimleri, Sen Rableri huzurunda (yaptıklarının hesabını vermek üzere) tutuklanmış vaziyette (iken) eğer bir görsen: (ki o zalimler: a- İmkân ve iktidarlarıyla kibirlenip büyüklük taslayan yönetici tabakası, b- Ezilen, sömürülen ve sindirilerek zayıf ve çaresiz bırakılan, ama gaflet ve cehaletle yine de zalim yöneticilerin peşine takılan halk tabakası olarak iki kısımdır.) Bunlar birbirlerini (suçlayıp) karşılıklı laf dalaşı yaparak müstaz’af zalimler, müstekbir zalimlere derler ki; “Eğer siz olmasaydınız (başımızda ve iktidar konumunda iken adil ve ahlâki esaslara göre davransaydınız,) herhalde bizler de (Hakka inanan ve hayra uyan) mü’min kimseler olacaktık. (Hain güçlerden ve şeytani çevrelerden de destek alarak, faiz ve sömürüye dayanan ekonomik sisteminizle… Ahlâki ve manevi değerlerden yoksun eğitim düzeninizle… Baskıcı ve barbar yönetim ve yöntemlerinizle bizleri yoldan çıkardınız. Ey Rabbimiz, asıl suçlu ve sorumlu olan bu gaddar ve hilekâr idarecilerimizdir! ” deyip kurtulmaya çalışacaklardır.)
Abdulbaki Gölpınarlı Meali Ve kafir olanlar, biz dediler, ne şu Kur'an'a inanırız, ne de ondan önceki kitaplara. Bir görmeliydin zalimlerin, Rablerinin katında öylece kalakaldıkları ve birbirlerinin sözlerini kesip söylendikleri günkü hallerini; o zayıf ve aşağılık sanılanlar, ululuk satanlara derler ki: Siz olmasaydınız biz mutlaka inanırdık.
Abdullah Parlıyan Meali Ama Allah'tan gelen gerçekleri örtbas edenler: “Biz ne bu Kur'ân'a inanırız, ne de önceki vahiylerden bu güne kalanlara” dediler. Sen hesap günü Rablerinin huzurunda, suçu birbirlerinin üzerine atıp durdukları zaman, bu yaratılış gayesi dışında yaşayan kimselerin halini bir görseydin. Yeryüzünde güçsüz sayılanlar, büyüklük taslayanlara: “Siz olmasaydınız, kesinlikle inanmışlardan olurduk” diyeceklerdir.
Ahmet Tekin Meali Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah'a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, küfre saplananlar: “Biz, bu Kur'ân'a ve Kur'ânın vahyine muhatap olan önündeki zata, Peygamber Muhammede asla inanmayacağız” derler. Sen inkârda, isyanda, baskı, zulüm ve işkencede, temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu ve Allah yolundaki faaliyetleri engellemede devam eden güç ve iktidar sahibi zâlimleri, Rablerinin huzurunda tutuklanmış halde, birbirlerine laf atarlarken bir görsen! Bir taraftan, temel hak ve hürriyetleri kısıtlanmış, baskıcı, zâlim idareler altında ezilenler, büyüklük taslayan zorba, güç ve iktidar sahiplerine: “Siz olmasaydınız, elbette biz mü'min kimseler olurduk” derler.
Ahmet Varol Meali İnkâr edenler dediler ki: "Biz ne bu Kur'an'a ne de ondan öncekilere inanırız." Sen onları, Rablerinin huzurunda durdurulmuş halde birbirlerine söz atarlarken görsen. Zayıf düşürülenler büyüklenenlere: "Eğer siz olmasaydınız biz muhakkak mü'minler olurduk" derler.
Ali Bulaç Meali İnkâr edenler dedi ki: 'Biz kesin olarak, ne bu Kur'an'a inanırız, ne ondan önceki (indirile)ne.' Sen o zulmedenleri, Rableri huzurunda tutuklanmış olarak görsen; sözü (suçlamaları) birbirlerine karşı evirip-çevirir (birbirlerine yöneltirler). Za'fa uğratılan (müstaz'af)lar, büyüklük taslayanlara derler ki: 'Eğer sizler olmasaydınız, gerçekten bizler mü'min (kimse)ler olurduk.'
Ali Fikri Yavuz Meali O küfre varanlar: “- Biz, asla ne bu Kur'an'a inanırız, ne de ondan öncekine (Tevrat ve İncil'e).” dediler. Fakat sen o zalimleri, Rablerinin huzurunda durdurulurlarken sözü birbirlerine çevirerek, düşükler, o büyüklük taslıyanlara: “- Siz olmasaydınız muhakkak biz iman ederdik.” dedikleri zaman bir göreydin!...
Bahaeddin Sağlam Meali Fakat o kâfirler dediler ki: “Biz, ne bu Kur’ana ne de ondan önceki kitaplara asla inanmayız.” Keşke o zalimlerin Rableri huzurunda bekletildikleri vakti bir görsen! Nasıl birbirlerine söz atarlar. Zayıf bırakılanlar, büyük olanlara: “Eğer siz olmasaydınız, biz inanacaktık” derler.
Bayraktar Bayraklı Meali İnkâr edenler, “Bu Kur'ân'a ve bundan önce gelen kitaplara asla inanmayacağız” dediler. Sen o zâlimleri, Rabblerinin huzurunda tutuklanmış, birbirlerine söz atarlarken bir görsen! Zayıf durumda olanlar, büyüklük taslayanlara: “Sizler olmasaydınız, biz kesinlikle inananlardan olurduk” diyecekler.
Cemal Külünkoğlu Meali İnkârcılar: “Biz bu Kur'an'a da ondan önceki kitaplara da asla inanmayız” dediler. Rablerinin huzurunda durduruldukları zaman, o zalimleri birbirlerine laf atıp tutarken bir görsen! (Yeryüzünde) güçsüz olanlar büyüklük taslayanlara: “Siz olmasaydınız, biz mutlaka iman eden kimseler olurduk” derler.
Diyanet İşleri Meali (Eski) İnkar edenler: "Bu Kuran'a ve ondan öncekilere inanmayacağız" dediler. Sen bu zalimleri, Rablerinin huzurunda dikilmiş oldukları zaman, suçu birbirine atıp dururken bir görsen! Güçsüz sayılanlar, büyüklük taslayanlara: "Siz olmasaydınız biz inanmış olacaktık" derler.
Diyanet İşleri Meali (Yeni) İnkâr edenler, “Biz bu Kur’an’a da ondan önceki kitaplara da asla inanmayız” dediler. Zalimler, Rablerinin huzurunda durduruldukları zaman hâllerini bir görsen! Birbirlerine laf çevirip dururlar. Zayıf ve güçsüz görülenler, büyüklük taslayanlara, “Siz olmasaydınız, biz mutlaka iman eden kimseler olurduk” derler.
Diyanet Vakfı Meali Kâfir olanlar dediler ki: Biz hiçbir zaman bu Kur'an'a ve bundan önce gelen kitaplara inanmayacağız. Sen o zalimleri, Rablerinin huzurunda tutuklanmış, birbirlerine söz atarlarken bir görsen! Zayıf sayılanlar, büyüklük taslayanlara: Siz olmasaydınız, elbette biz inanan insanlar olurduk, derler.  *
Edip Yüksel Meali İnkarcılar, "Biz ne bu Kuran'a ne de ondan öncekilere inanmayız," dediler. Zalimleri, Rab'leri huzurunda duruşma sırasında birbiriyle atışırken bir görseydin! (Öğrenim, araştırma, ekonomik, politik v.b. yönlerden) güçsüzleştirilenler, büyüklük taslamış olanlara, "Siz olmasaydınız biz inanan kişiler olurduk," derler.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali Kâfirler: "Biz ne bu Kur'ân'a inanırız, ne de ondan öncekilere." dediler. Fakat o zalimler yakalanıp Rablerinin huzuruna durduruldukları zaman, birbirlerine söz atarken bir görsen! Bir taraftan zayıf düşürülenler, o büyüklük taslayanlara: "Siz olmasaydınız biz mutlaka mümin olurduk" derler.
Elmalılı Meali (Orjinal) Bununla beraber o küfredenler: «biz ne bu Kur'ana inanırız, ne de önündekine» dediler, fakat görsen o zalimler yakalanıp rablarının huzuruna durduruldukları zaman ba'zısı ba'zısına söz atarken, ki taraftan zebun edilenler, o büyüklük taslıyanlara şöyle diyorlardır: siz olmasa idiniz her halde biz mü'min olurduk
Hasan Basri Çantay Meali O küfredenler. «Biz ne bu Kur'ana, ne de ondan öncekilere asla inanmayız» dedi (ler). O zaalimler Rablerinin dîvânında mevkuf dururlarken, sözü (kabahati) birbirine evirib çevirir (lerken, içlerinden) zâif sayılanlar o büyüklük taslayanlara: «Siz olmasaydınız muhakkak ki biz mü'minler (den) olmuşduk» derler (ken) sen bir görmelisin!
Hayrat Neşriyat Meali Ve inkâr edenler dedi ki: “(Biz) ne bu Kur'ân'a, ne de onun önündekilere (ondan önce gelen diğer kitablara) aslâ inanmayız!” Fakat (sen), o zâlimleri Rablerinin huzûrunda durdurulmuş kimseler olduklarında bir görsen! Birbirlerine söz çevirir (aralarında münâkaşa ederler). Zayıf düşürülenler, büyüklük taslayanlara: “Siz olmasaydınız elbette (biz de) mü'min kimseler olurduk” derler.
İlyas Yorulmaz Meali Doğruları inkar edenler “Biz bu Kur'an'a ve ondan önce indirilene inanmayacağız” demişlerdi de, sen onları Rablerinin huzurunda durdurulduklarında bir görsen, o inkar edenlerin bir kısmı, bir kısmına dönerek laf atarlar. Dünyada iken zayıf durumda olanlar kendilerine büyüklük taslayanlara “Siz olmasaydınız biz inananlardan olacaktık” derler.
Kadri Çelik Meali Küfre sapanlar dedi ki: “Biz kesin olarak, ne bu Kur'an'a inanırız, ne de ondan öncekine.” Sen o zulmetmekte olanları, Rableri huzurunda tutuklanmış olarak birbirlerine söz atarlarken bir görsen! Zaafa uğratılanlar, büyüklük taslayanlara derler ki: “Eğer sizler olmasaydınız, gerçekten bizler müminler olurduk.”
Mahmut Kısa Meali Hakikati inkâr edenler “Biz ne bu Kur’an’a inanırız, ne de ondan önceki kitaplara!” diyorlar. Bu zâlimleri, Rablerinin huzurunda tutuklanmış bir hâlde, suçu birbirlerinin üzerine atarlarken bir görseydin: Yeryüzünde güçsüz bırakılan ve azgın yöneticiler tarafından yönlendirilen kalabalıklar, vaktiyle körü körüne itaat ettikleri o büyüklük taslayan liderlere, efendilere, patronlara seslenerek, “Siz olmasaydınız, biz kesinlikle Allah’ın kabul edeceği bir şekilde iman ederdik!” diyecekler.
Mehmet Türk Meali Kâfirler sana: “Biz kesinlikle, bu Kur’an’a da bundan önceki indirilenlere de inanmayız.” dediler. Sen o zâlimlerin, yakalanıp Rablerinin huzuruna durdurulduklarında, birbirlerine laf atarkenki hallerini bir görsen! Zayıflar büyüklük taslayanlara: “Eğer sizler olmasaydınız, biz kesinlikle îman ederdik.” derler.
Muhammed Esed Meali [Ama] hakikati inkara şartlanmış olanlar, “Biz ne bu Kur’an'a inanırız, ne de önceki vahiylerden bugüne kalanlara!” dediler. 38 Sen [Hesap Günü] Rablerinin huzurunda suçu birbirlerinin üzerine atıp durdukları zaman bu zalimleri[n halini] bir görseydin! [Yeryüzünde] güçsüz olanlar küstahça böbürlenenlere: 39 “Siz olmasaydınız kesinlikle inanmışlardan olurduk!” diyeceklerdir.
Mustafa İslamoğlu Meali İnkârda ısrar edenler dediler ki: “Bizler ne bu Kur’an’a inanırız ne de geçmiş vahiylerden geriye kalanlara.” Sen o haddini bilmezlerin,[3848] Rablerinin huzuruna tutuklanmış olarak getirildikleri zaman suçu (nasıl) birbirlerine attıklarını bir görmeliydin! Mustaz’aflar[3849] büyüklük taslayanlara “Siz olmasaydınız eğer biz kesinlikle inananlardan olacaktık” diyecekler.[3850]*
Ömer Nasuhi Bilmen Meali Ve kâfir olanlar dediler ki: «Elbette biz ne Kur'an'a inanırız ve ne de onun önündekine.» Eğer o zalimleri Rablerinin huzurunda tevkif edilmiş oldukları zaman görecek olsan, (pek acaib bir manzara görmüş olursun) bazısı bazısına söz çevirir. Zayıf sayılmış olanlar kendilerini büyük görmüş olanlara der ki: «Eğer siz olmasa idiniz, elbette biz mü'minler olmuş olurduk.»
Suat Yıldırım Meali Kâfirler: “Biz ne bu Kur'ân'a, ne de bundan öncekilere inanırız. ” derler. O zalimleri; sen, Rab'lerinin huzuruna duruşma için getirildiklerinde, birbirlerine laf atarken bir görseydin! Zebûn edilen, dünyada güçsüz bırakılanlar o kibirli olan önderlerine: “Ah! Sizin yüzünüzden bu hallere düştük, siz olmasaydınız biz de iman edecektik! ” diyecekler.
Süleyman Ateş Meali İnkar edenler dediler ki: "Biz ne bu Kur'an'a, ne de bundan öncekilere inanırız." Sen o zalimleri, Rablerinin huzurunda tutuklanmış, birbirlerine söz atarlarken bir görsen: Zayıf düşürülenler, büyüklük taslayanlara: "Siz olmasaydınız, elbette biz inanan insanlar olurduk." diyorlar.
Süleymaniye Vakfı Meali Görmezlikten gelenler(kafirler[*]) şöyle derler: "Bu Kuran'a da bundan önceki kitaplara da güvenecek değiliz". Yanlışlar içindeki bu kişileri, Sahiblerinin huzurunda durduruldukları zaman bir görsen! Etkisizleştirilmişler büyüklük taslayanlara şöyle derler: "Siz olmasaydınız biz kesin mümin olurduk".*
Şaban Piriş Meali İnkar edenler:-Biz, bu Kur'an'a da ondan öncekilere de asla inanmayız, derler oysa o zalimler, Rab'lerinin huzurunda durdukları zaman bir görsen, suçu nasıl birbirlerine atıyorlar. Sömürülenler, büyüklük taslamış olanlara:-Eğer siz olmasaydınız, biz kesinlikle mü'min olurduk derler.
Ümit Şimşek Meali İnkâr edenler, “Ne bu Kur'ân'a inanırız, ne de ondan öncekilere” dediler. Sen o zalimleri Rablerinin huzurunda durduruldukları zaman bir görsen! Birbirlerine söz yetiştirmektedirler. Güçsüz olanlar, büyüklük taslayanlara derler ki: “Siz olmasaydınız biz mü'min olmuştuk.”
Yaşar Nuri Öztürk Meali Küfre sapanlar dedi ki: "Biz, bu Kur'an'a da bundan öncekine de asla inanmayacağız!" Ah, bir görsen o zalimleri Rableri huzurunda, tutuklanmış halde! Bir kısmı da bir kısmına söz atar durur. Basit görülüp horlananları, büyüklük taslayanlara şöyle derler: "Siz olmasaydınız, vallahi biz inanacaktık!"
M. Pickthall (English) And those who disbelieve say: We believe not in this Qur’an nor in that which was before it; but oh, if thou couldst see, when the wrong doers are brought up before their Lord, how they cast the blame one to another; how those who were despised (in the earth) say unto those who were proud: But for you, we should have been believers.
Yusuf Ali (English) The Unbelievers say: "We shall neither believe in this scripture nor in (any) that (came) before it."(3834) Couldst thou but see when the wrong-doers will be made to stand before their Lord, throwing back the word (of blame)(3835) on one another! Those who had been despised will say to the arrogant ones:(3836) "Had it not been for you, we should certainly have been believers!"*

İslam Vakti Mobil Uygulamaları