Abdullah-Ahmet Akgül Meali |
Yahut öğüt alacaktı da, bu öğüt kendisine fayda verecekti. |
Abdulbaki Gölpınarlı Meali |
Yahut da öğüt alacaktır da ondan faydalanacaktır. |
Abdullah Parlıyan Meali |
Yahutta kendisine hakikat hatırlatılacak ve bu hatırlatma kendisine fayda verecekti. |
Ahmet Tekin Meali |
Yahut öğüt alacak da, o öğüt ona fayda verecek. |
Ahmet Varol Meali |
Yahut öğüt alacak ve öğüt ona yarar sağlayacaktır? |
Ali Bulaç Meali |
Veya öğüt alacak; böylelikle bu öğüt kendisine yarar sağlayacak. |
Ali Fikri Yavuz Meali |
Yahud öğüd alacaktı da, o öğüt kendisine fayda verecekti. |
Bahaeddin Sağlam Meali |
Yahut mesajı idrak edecek de mesaj ona fayda verecekti. |
Bayraktar Bayraklı Meali |
1,2,3,4,5,6,7,8,9,10. Kendisine âmâ geldi diye yüzünü ekşitti ve döndü. Sen nereden bileceksin, belki o arınacaktı? Yahut, öğüt dinleyecek de öğüt kendisine yarayacaktı. Kendisini yeterli görüp tenezzül etmeyene gelince; sen ona yöneliyorsun. Onun arınmamasından sen sorumlu değilsin. Fakat koşarak sana gelen, saygı duyarak gelmişken, sen onunla ilgilenmiyorsun. [719][720]* |
Cemal Külünkoğlu Meali |
3,4. (Resulüm!) Onun halini sana hangi şey bildirdi? Belki o, (senden öğrenecekleriyle cehalet kirinden) temizlenecekti yahut öğüt alacak da bu öğüt kendisine fayda verecekti. |
Diyanet İşleri Meali (Eski) |
Yahut öğüt alacaktı da bu öğüt kendisine fayda verecekti. |
Diyanet İşleri Meali (Yeni) |
Yahut öğüt alacak da bu öğüt kendisine fayda verecek. |
Diyanet Vakfı Meali |
1, 2, 3, 4. (Peygamber), âmânın kendisine gelmesinden ötürü yüzünü ekşitti ve çevirdi. (Resûlüm! onun halini) sana kim bildirdi! Belki o temizlenecek, yahut öğüt alacak da o öğüt ona fayda verecek. |
Edip Yüksel Meali |
Yahut ta öğüt alacak ve ona mesajın yararı dokunacaktı. |
Elmalılı Hamdi Yazır Meali |
Veya öğüt belleyecek de öğüt ona fayda verecek. |
Elmalılı Meali (Orjinal) |
Veya öğüt belliyecek de o öğüt kendine fâide verecek |
Hasan Basri Çantay Meali |
Yahud öğüd olacakdı da (senin) bu öğüd (ün) kendisine fâide verecekdi. |
Hayrat Neşriyat Meali |
3,4. (Habîbim, yâ Muhammed!) Hâlbuki sana ne bildiriyor ki, belki o (günahlardan)temizlenecekti veya nasîhat alacak da bu nasîhat kendisine fayda verecekti! |
İlyas Yorulmaz Meali |
Verdiğin öğüdü düşünecek ve öğüt ona fayda verecekti. |
Kadri Çelik Meali |
Ya da hatırlayıp kendine gelecek ve böylece bu hatırlama kendisine yarar sağlayacak? |
Mahmut Kısa Meali |
Ya da senin vereceğin öğüdü can kulağıyla dinleyecek de, bu öğüt ona fayda verecek? |
Mehmet Türk Meali |
Yahut öğüt alacak da o öğüt kendisine fayda verecek. |
Muhammed Esed Meali |
yahut [hakikat] hatırlatılacak ve bu hatırlatma kendisine fayda verecekti. |
Mustafa İslamoğlu Meali |
veya alacağı dersin kendisine yarar sağlayacağını?[5568]* |
Ömer Nasuhi Bilmen Meali |
Yahut öğüt dinleyecek de kendisine o öğüt fâide verecektir. |
Suat Yıldırım Meali |
3, 4. Ne bilirsin, belki de alacağı öğütle arınacaktı. Yahut nasihati dinleyip ondan yararlanacaktı? |
Süleyman Ateş Meali |
Yahut öğüt dinleyecek de öğüt, kendisine yarayacak. |
Süleymaniye Vakfı Meali |
Veya bilgi edinecek[*], o bilgi ona yarayacaktı?* |
Şaban Piriş Meali |
Veya öğüt alacak da öğüt ona fayda verecektir. |
Ümit Şimşek Meali |
Yahut öğüt alacak, öğütten faydalanacaktı. |
Yaşar Nuri Öztürk Meali |
Belki de düşünüp taşınacak da öğüt kendisine yarayacak. |
M. Pickthall (English) |
Or take heed and so the reminder might avail him? |
Yusuf Ali (English) |
Or that he might receive admonition, and the teaching might profit him?(5951)* |