En'âm Suresi 44. Ayet


Arapça

فَلَمَّا نَسُواْ مَا ذُكِّرُواْ بِهِ فَتَحْنَا عَلَيْهِمْ أَبْوَابَ كُلِّ شَيْءٍ حَتَّى إِذَا فَرِحُواْ بِمَا أُوتُواْ أَخَذْنَاهُم بَغْتَةً فَإِذَا هُم مُّبْلِسُونَ


Türkçe Okunuşu

Fe lemmâ nesû mâ zukkirû bihî fetahnâ aleyhim ebvâbe kulli şey’in, hattâ izâ ferihû bimâ ûtû, ehaznâhum bagteten fe izâhum mublisûn(mublisûne).


Kelimeler

fe lemmâ olunca, olduğu zaman
nesû unuttular
mâ zukkirû bi-hî onunla hatırlatıldıkları (uyarıldıkları) şeyi
fetahnâ biz açtık
aleyhim onlara, onların üzerine
ebvâbe kapılar
kulli şey'in herşey
hattâ olana kadar, olmadıkça
izâ ferihû ferahladıkları zaman, ferahlayınca, sevinince
bimâ ûtû verildikleri şey(ler) ile
ehaznâ-hum onları yakaladık (aldık)
bagteten aniden, ansızın
fe izâ-hum artık, o zaman onlar
mublisûne ümitlerini kesen kimseler oldular, ümitlerini kestiler

Mealler

Abdullah-Ahmet Akgül Meali Derken, kendilerine öğretilip hatırlatılan (İlahi gerçekleri ve uhrevi mesuliyetleri) unutup (Hakk’tan ve hayırdan sapıtarak bâtıla ve barbarlığa yanaştıklarında, Biz de tutup), onların üzerine (dünyalık zenginlik ve etkinlik gibi) her şeyin kapısını açtık. (Ve onları nefsi hevâları ve şeytanlarıyla baş başa bıraktık). Öyle ki, kendilerine verilen (bu fani ve fena lezzetlerle) ferahlanıp şımardıkları (zahiren mü’min ve müttaki rolü oynadıkları halde, hakikatte iman huzurunu, kulluk sorumluluğunu ve cihad şuurunu unutup gaflet içinde oyalandıkları) bir sırada, ansızın onları (ölümle) yakaladık. Artık bütün ümitleri tükenmiş (müblis ve müflis) kimseler olarak onları (mahrum ve mahcup şekilde Ahirete yolladık).
Abdulbaki Gölpınarlı Meali Derken söylenenleri, verilen öğütleri unuttukları zaman her şeyin kapılarını açtık onlara ve onlar, kendilerine verilen şeylerle genişliğe ulaştıkları gibi hemen ve ansızın onları tutup alıverdik de bütün umduklarından mahrum oldular.
Abdullah Parlıyan Meali Ne vakit ki, kendilerine yapılan hatırlatmayı gözardı edip unuttular. Biz de, bütün güzel şeylerin kapılarını onlara, ardına kadar açtık ve kendilerine bağışlanan şeylerden, şımararak zevk alıp haddi aşarak yararlanmaya devam ederlerken, onları apansız yakaladık. İşte o anda bütün ümitlerini kaybettiler.
Ahmet Tekin Meali Kendilerine tebliğ edilenleri, uyarıları unuttuklarında, başlarındaki belâları ve sıkıntıları kaldırıp, onlara her şeyin kapısını açtık. Nihâyet, kendilerine verilen nimetlerle sevinip zevke dalınca da, azabımızla ansızın onları yakalayıverdik. Onlar şaşkına dönüp, birdenbire bütün ümitlerini yitirdiler.
Ahmet Varol Meali Kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında onlara her şeyin kapılarını açtık. Kendilerine verilenden dolayı sevince daldıklarında onları ansızın yakaladık ve o an bütün her şeyden ümitleri kesildi.
Ali Bulaç Meali Derken kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, onların üzerlerine her şeyin kapılarını açtık. Öyleki kendilerine verilen şeylerle 'sevince kapılıp şımarınca', onları apansız yakalayıverdik. Artık onlar umutları suya düşenler oldular.
Ali Fikri Yavuz Meali Böylece, ne zaman ki yapılan ihtarları unuttular, üzerlerine nimet ve zevklerden her şeyin kapılarını açtık. Nihayet kendilerine verilen bu genişlik ve serbestlikle tam ferahlandıkları sırada, onları ansızın yakaladık. Artık o anda, bütün ümitlerinden mahrum kaldılar.
Bahaeddin Sağlam Meali Kendisiyle uyarıldıkları mesajı unuttuklarından her şeyin bereket kapısını onlara açtık. Ta ki içinde oldukları durumdan dolayı sevinçler içine boğulunca, onları aniden yakaladık. Ve onlar tam bir mahrumiyet ve üzüntü içinde kaldılar.
Bayraktar Bayraklı Meali Kendilerine yapılan uyarıları unuttuklarında, üzerlerine her şeyin kapılarını açıverdik. Nihayet, kendilerine verilenler yüzünden şımardıkları sırada onları ansızın yakaladık, birden bire bütün umutlarını yitirdiler.
Cemal Külünkoğlu Meali Onlar kendilerine yapılan uyarıları unutunca (önce) bütün nimetlerin kapılarını yüzlerine açtık, nihayet sahip oldukları (bol) nimetler yüzünden şımarıklığa/günaha kapıldıklarında kendilerini ansızın, kıskıvrak yakalayıverdik de bütün ümitleri suya düştü!
Diyanet İşleri Meali (Eski) Kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, onlara her şeyin kapısını açtık; kendilerine verilene sevinince ansızın onları yakaladık da umutsuz kalıverdiler.
Diyanet İşleri Meali (Yeni) Derken onlar kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, (önce) üzerlerine her şeyin kapılarını açtık. Sonra kendilerine verilenle sevinip şımardıkları sırada, onları ansızın yakaladık da bir anda tüm ümitlerini kaybedip yıkıldılar.
Diyanet Vakfı Meali Kendilerine yapılan uyarıları unuttuklarında, (indirmiş olduğumuz sıkıntı ve musibetleri kaldırıp) üzerlerine her şeyin kapılarını açtık. Nihayet kendilerine verilenler yüzünden şımardıkları zaman onları ansızın yakaladık, birdenbire onlar bütün ümitlerini yitirdiler.  *
Edip Yüksel Meali Kendilerine iletilen mesajı unuttuklarında kendilerine her şeyin kapısını ardına kadar açtık. Kendilerine verilenlerle şımarınca onları ansızın yakaladık ve böylece şaşkın ve umutsuz kaldılar.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali Kendilerine hatırlatılanları unuttuklarında, onlara her şeyin kapısını açtık. Nihayet kendilerine verilen o nimetlerle sevinip zevke dalınca onları azabımızla ansızın yakalayıverdik. Hemen ümitsizliğe kapılıp şaşkına döndüler.
Elmalılı Meali (Orjinal) Bu sebeble vaktâki edilen ıhtarları unuttular, üzerlerine her şey'in kapılarını açıverdik, nihayet kendilerine verilen bu genişlik ve serbeslik ile tam ferahlandıkları sırada ansızın tuttuk kendilerini yakalayıverdik ne bakarsın hepsi bir anda bütün ümidlerinden mahrum düştüler
Hasan Basri Çantay Meali Onun için bunlar kendilerine ne hatırlatıldı, öğüd verildiyse onları unutunca üzerlerine her şey'in (her zevkin, her nimetin) kapılarını açdık, nihayet kendilerine verilen o şeyler (o genişlik ve o serbestlik) yüzünden (tam şımarıb) ferahlandıkları vakit da onları ansızın tutub yakalayıverdik ve artık o anda onlar bütün ümîdlerinden mahrum kaldılar.
Hayrat Neşriyat Meali Buna rağmen kendisiyle nasîhat edildikleri şeyleri unutunca, üzerlerine herşeyin(bütün ni'metlerin) kapılarını açtık (ve kendilerini bollukla imtihân ettik). Nihâyet kendilerine verilenler yüzünden (tam) ferahlandıkları zaman, onları ansızın yakaladık; bir anda hepsi ümidsizliğe düşen kimseler oldular.
İlyas Yorulmaz Meali Onlar, kendilerine hatırlatılan mesajları unuttukları zaman, onlara her şeyin kapısını açtık, kendilerine verilenlerle sevindiklerinde, bizde onları ansızın yakaladık. O zaman bütün ümitlerini birden bire kaybettiler.
Kadri Çelik Meali Kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, onlara her şeyin kapısını açtık. Kendilerine verilene sevinince, ansızın onları yakaladık da böylece umutları suya düşenler oldular.
Mahmut Kısa Meali Derken, kendilerine yapılan bu öğüt ve uyarıları unuttular; Biz de ceza olarak, başlarındaki sıkıntı ve belâları kaldırdık ve önlerinde bütün nîmet ve refah kapılarını ardına kadar açtık. Ve nihâyet, kendilerine bahşedilen bu zenginlik ve nîmetler yüzünden küstahlık edip şımardıkları ve Allah’ı, âhireti unutarak zevk ve sefaya daldıkları bir sırada, bir âfet, bir deprem, bir kaza, bir hastalık, bir ölüm ile onları ansızın yakaladık ve işte o anda, bütün ümitleri sönüverdi!
Mehmet Türk Meali Onlar kendilerine yapılan uyarıları unutunca, onlara her şeyin kapılarını açtık. Sonunda tam kendilerine verilenlerle şımardıkları zaman, onları ansızın helâk ediverdik. İşte o anda tüm ümitlerini yitirerek şaşırıp kaldılar.
Muhammed Esed Meali Sonra, kendilerine yapılan uyarıları gözardı ettiklerinde bütün [güzel] şeylerin kapılarını onlara ardına kadar açtık 33 ve kendilerine bağışlanan şeylerden zevk alarak yararlanmaya devam ederlerken onları apansız yakaladık: işte o anda bütün ümitlerini kaybettiler; 34
Mustafa İslamoğlu Meali Onlar kendilerine yapılan bütün uyarıları kulak ardı edince, Biz de nimet kapılarını ardına kadar açtık.[1043] Onlar kendilerine verilen nimetlerin hazzıyla sermest bir hâldeyken, kendilerini apansız yakalayıverdik: İşte o vakit, tüm umutlarını yitirdiler.[1044]*
Ömer Nasuhi Bilmen Meali Vaktâ ki, onlar kendilerine ne ile öğüt verildiğini unuttular, onların üzerine herşeyin kapılarını açıverdik, nihâyet kendilerine verilen şeyler ile ferahlandıkları vakit onları ansızın tuttuk. Artık onlar o anda bütün umduklarından mahrum kaldılar.
Suat Yıldırım Meali Kendilerine verilen öğütleri terk edip unutunca üzerlerine her şeyin, her zevk ve nimetin kapılarını açtık. Nihayet kendilerine verilen bu genişlik ve serbestlikle tam ferahlandıkları sırada, ansızın onları kıskıvrak yakaladık da bir anda bütün ümitlerini kaybediverdiler! *
Süleyman Ateş Meali Kendileri yapılan uyarıları unutunca, üzerlerine her şeyin kapılarını açıverdik; kendilerine verilenle sevince daldıkları sırada da ansızın onları yakaladık, birden bire bütün umutlarnı yitirdiler.
Süleymaniye Vakfı Meali Kendilerine hatırlatılan görevleri unuttukları zaman önlerine bütün kapıları açarız. Verilen nimetlerle şımardıkları bir sırada da onları yakalayıveririz. Birden bire umutsuzluğa düşerler.
Şaban Piriş Meali Verilen öğütleri unuttukları bir sırada, her şeyin kapılarını onlara açtık. Kendilerine verilenler ile şımarıp, azdıkları zaman, onları ansızın bütün ümitlerini yitirmiş bir halde yakaladık.
Ümit Şimşek Meali Kendilerine verilen öğütü unuttuklarında, bu defa onlara bütün nimetlerin kapılarını açtık. Nihayet, kendilerine verilenle şımardıkları zaman, onları ansızın yakalayıverdik de umduklarından mahrum kaldılar.
Yaşar Nuri Öztürk Meali Öğütlenmeye çağırıldıkları şeyi unutunca, her şeyin kapılarını üzerlerine açıverdik. Nihayet, kendilerine verilenle sevinç şımarıklığına daldıkları bir sırada, ansızın onları yakaladık. Tüm ümitlerini bir anda yitirdiler.
M. Pickthall (English) Then, when they forgot that whereof they had been reminded, We opened unto them the gates of all things till, even as they were rejoicing in that which they were given, We seized them unawares, and lo! they were dumbfounded.
Yusuf Ali (English) But when they forgot the warning they had received, We opened to them the gates of all (good) things,(862) until, in the midst of their enjoyment of Our gifts, on a sudden, We called them to account, when lo! they were plunged in despair!*

İslam Vakti Mobil Uygulamaları