Abdullah-Ahmet Akgül Meali |
Hayır, doğrusu (o azap) onlara apansız gelecek de, böylece onları şaşkına çevirecektir; öyle ki artık ne onu geri çevirmeye güçleri yetecek ve ne onlara süre tanınacaktı. |
Abdulbaki Gölpınarlı Meali |
Hatta o gün, onlara birdenbire geliverecek de şaşırtacak onları ve onu reddetmeye güçleri yetmeyeceği gibi mühlet de verilmeyecek onlara. |
Abdullah Parlıyan Meali |
Hayır, o kıyamet onlara aniden gelecek de, kendilerini şaşırtacak ve artık onu geri çevirmeye güç yetiremeyecekler ve onlara mühlet de verilmeyecektir. |
Ahmet Tekin Meali |
Doğrusu bu azap onlara, ansızın gelecek ve onları şaşırtacaktır. Artık ne geri çevrilmesine güçleri yetecek, ne tevbeleri ve özür dilemeleri sebebiyle cezaları geciktirilecek, ne de kendilerine göz açtırılacaktır. |
Ahmet Varol Meali |
Hayır o, onlara ansızın gelecek de kendilerini şaşkına çevirecek. Artık ne onu geri çevirmeye güç yetirebilecekler ne de kendilerine süre tanınacak. |
Ali Bulaç Meali |
Hayır, onlara apansız gelecek de, böylece onları şaşkına çevirecek; artık ne onu geri çevirmeye güçleri yetecek ve ne onlara süre tanınacak. |
Ali Fikri Yavuz Meali |
Doğrusu bu azab (kıyamet), onlara ansızın gelecek de kendilerini şaşırtacaktır. Artık ne geri çevrilmesine güçleri yetecek, ne de kendilerine mühlet verilecektir. |
Bahaeddin Sağlam Meali |
Hayır! O kıyamet onlara ansızın gelecektir. Onları şaşkına uğratacak. Ne onu geri çevirebileceklerdir ne de kendilerine mühlet tanınacaktır. |
Bayraktar Bayraklı Meali |
Bilakis, kendilerine o öyle ani gelir ki, onları şaşırtır. Artık ne reddedebilirler onu, ne de kendilerine mühlet verilir. |
Cemal Külünkoğlu Meali |
Doğrusu o aniden gelecek ve onları şaşırtacaktır. Artık onu geri çevirmeye güçleri yetmeyecek ve onlara mühlet de verilmeyecektir. |
Diyanet İşleri Meali (Eski) |
Belki aniden gelecek de onları şaşırtacaktır. Artık onu geri çeviremezler; kendileri de ertelenmez. |
Diyanet İşleri Meali (Yeni) |
Şüphesiz o (tehdit edildikleri azap) onlara ansızın gelecek de kendilerini şaşkınlıktan dondurup bırakacak. Artık ne onu geri çevirmeye güçleri yetecek, ne de kendilerine göz açtırılacak. |
Diyanet Vakfı Meali |
Bilâkis kendilerine o (kıyamet) öyle âni gelir ki, onları şaşırtır. Artık, ne reddedebilirler onu, ne de kendilerine mühlet verilir. |
Edip Yüksel Meali |
Nitekim, onlara ansızın gelecek ve onları şaşkına çevirecektir. Ne onu geri çevirmeye güçleri yeter, ne de kendilerine süre verilir. |
Elmalılı Hamdi Yazır Meali |
Doğrusu bu azap onlara ansızın gelecek de kendilerini şaşırtacaktır. Artık ne geri çevrilmesine güçleri yetecek, ne de kendilerine mühlet verilecektir. |
Elmalılı Meali (Orjinal) |
Doğrusu o onları bağdeten gelecek de kendilerini dondura kalacak, artık ne reddini güçleri yetecek ne de kendilerine mühlet verilecek |
Hasan Basri Çantay Meali |
Belki (bu), onlara ansızın gelecek de kendilerini şaşırtacakdır. Artık onu redde muktedir olamayacaklar (ı gibi), onlara mühlet de verilmeyecekdir. |
Hayrat Neşriyat Meali |
Bil'akis (kıyâmet) onlara ansızın gelecek de onları dehşete düşürecektir; artık ne onu geri çevirebilirler, ne de kendilerine (tevbe için) mühlet verilir! |
İlyas Yorulmaz Meali |
Acele istedikleri Allah'ın vaadi ansızın onlara geldiği zaman, bu seferde gelen azap onları şaşkına çevirir. Azabı kendilerinden geri çevirmeye de güçleri yetmez. Onlara hiç bakılmaz. |
Kadri Çelik Meali |
Hayır, onlara ansızın gelecek de böylece onları şaşkına çevirecek; artık ne onu geri çevirmeye güçleri yetecek ve ne de onlara süre tanınacak. |
Mahmut Kısa Meali |
Aslında son saat, ansızın gelip çatarak onları müthiş bir şekilde etkileyip şaşkına döndürecek, donup kalacaklar! İşte o zaman, ne onu geri çevirebilecekler, ne de onlara ikinci bir fırsat verilecek! Onun için, geçmişten ibret alıp, iş işten geçmeden doğru yola yönelsinler: |
Mehmet Türk Meali |
Oysa (azap) onlara o kadar ani gelir ki; (azabın dehşetinden) dona kalırlar. Artık o azabı geri çeviremeyecekleri gibi kendilerine bir süre bile verilmez.1* |
Muhammed Esed Meali |
Yoo, [o Son Saat] apansız gelip çatacak ve onları şaşkına çevirecek; öyle ki, ne onu geri çevirmeye güçleri yeter, ne de kendilerine soluk alacak zaman verilir. |
Mustafa İslamoğlu Meali |
Ama hayır, o (an) birdenbire gelecek ve onları şaşkına çevirecektir; artık ne onu geri çevirebilecekler, ne de kendilerine zaman tanınacaktır! |
Ömer Nasuhi Bilmen Meali |
Belki onlara ansızın gelecek, hemen onları hayrette bırakacak, artık onu ne redde takat getirebileceklerdir ve ne de onlara mühlet verilecektir. |
Suat Yıldırım Meali |
Onların beklentilerinin hilafına, o ateş öyle apansız gelecek ki, kendileri birden donakalacaklar. Artık ne onu geri çevirecek güçleri olacak, ne de kendilerine süre verilecek! |
Süleyman Ateş Meali |
Doğrusu o, onlara ansızın gelecek, onları şaşırtacak, ne onu reddedebilecekler, ne de kendilerine süre verilecek. |
Süleymaniye Vakfı Meali |
Aslında o gün onlara ansızın gelecek ve onları şaşırtacaktır. Artık onu ne geri çevirebilecekler ne de kendilerine göz açtırılacaktır. |
Şaban Piriş Meali |
(Azap) onlara aniden gelecek ve onları dehşete düşürecektir. Onu geri çevirmeye asla güçleri yetmeyecek ve onlara mühlet de verilmeyecektir. |
Ümit Şimşek Meali |
O an birden bire geliverir; onlar da öylece donakalır. Artık ne azabı geri çevirmeye güçleri yeter, ne kendilerine süre tanınır. |
Yaşar Nuri Öztürk Meali |
Doğrusu şu ki, o onlara ansızın gelecek de onları şaşkınlıktan donduracak. Artık ne onu geri çevirmeye güçleri yetecek ne de yüzlerine bakılacak. |
M. Pickthall (English) |
Nay, but it will come upon them unawares so that it will stupefy them, and they will be unable to repel it, neither will they be reprieved. |
Yusuf Ali (English) |
Nay, it may come to them all of a sudden and confound them: no power will they have then to avert it, nor will they (then) get respite. |