Abdullah-Ahmet Akgül Meali |
Süleyman için de, fırtına biçiminde esen rüzgârı (ona boyun eğdirdik) ki, (uçak benzeri gemi gibi bir araca binip, etbaıyla birlikte Hz. Süleyman’ın) kendi emriyle, içinde bereketler kıldığımız (istediği) yere doğru (havada) akıp giderdi. Biz her şeyi (hakkıyla) Bilenleriz. |
Abdulbaki Gölpınarlı Meali |
Ve Süleyman'a kasırga gibi esen rüzgarı ram ettik, emriyle, kutladığımız yere esip giderdi ve biz her şeyi biliriz. |
Abdullah Parlıyan Meali |
Süleyman'a şiddetli esen rüzgarları boyun eğdirdik, O'nun emriyle mübarek kıldığımız yere doğru eserdi. Çünkü, herşeyin aslını ve gerçeğini bilen biziz. |
Ahmet Tekin Meali |
Süleyman'ın faydalanması için de, bereketli, kutsal kıldığımız topraklara doğru, onun planlamasına göre kasırga gibi şiddetli esen rüzgârı verdik. Her şey bizim ilmimiz, irademiz, planımız dâhilinde ger-çekleşmeye devam etmektedir.* |
Ahmet Varol Meali |
Süleyman'a da şiddetle esen rüzgarı (boyun eğdirmiştik). O, onun emriyle içini bereketli kıldığımız yere akıp giderdi. Biz her şeyi bileniz. |
Ali Bulaç Meali |
Süleyman için de, fırtına biçiminde esen rüzgara (boyun eğdirdik) ki, kendi emriyle, içinde bereketler kıldığımız yere akıp giderdi. Biz her şeyi bilenleriz. |
Ali Fikri Yavuz Meali |
Süleyman'ın emrine de şiddetli rüzgârı bağlı kıldık ki, bu rüzgâr onun emriyle, kendisini içine bereketler verdiğimiz yere (Şam'a, civar yerlerden) götürürdü. Biz her şeyi bilenleriz. |
Bahaeddin Sağlam Meali |
Süleyman’a da, kasırga gibi esen rüzgârı, mübarek kıldığımız topraklara onun emriyle akıp gidecek şekilde musahhar kıldık. Biz her şeyi çok iyi biliriz. |
Bayraktar Bayraklı Meali |
Süleymân'ın emrine de zorlu rüzgârı verdik. Onun emriyle, içinde bereketler yarattığımız ülkeye doğru eserdi. Biz her şeyi biliriz. |
Cemal Külünkoğlu Meali |
Süleyman'ın hizmetine de güçlü esen rüzgârı verdik. Rüzgâr, onun emriyle içinde bereketler yarattığımız yere eser giderdi. Biz her şeyi hakkıyla biliriz. |
Diyanet İşleri Meali (Eski) |
Bereketli kıldığımız yere doğru, Süleyman'ın emriyle yürüyen şiddetli rüzgarı, onun buyruğuna verdik. Biz herşeyi biliyorduk. |
Diyanet İşleri Meali (Yeni) |
Süleyman’ın hizmetine de güçlü esen rüzgârı verdik. Rüzgâr, onun emriyle içinde bereketler yarattığımız yere eser giderdi. Biz, her şeyi hakkıyla bileniz. |
Diyanet Vakfı Meali |
Süleyman'ın emrine de kasırga (gibi esen) rüzgârı verdik; onun emriyle içinde bereketler yarattığımız yere doğru eserdi. Biz herşeyi biliriz. |
Edip Yüksel Meali |
Süleyman'a da, bereketli kıldığımız topraklara doğru esen boranın kumandasını verdik. Biz her şeyi iyi biliriz. |
Elmalılı Hamdi Yazır Meali |
Bereketli kıldığımız yere doğru, Süleyman'ın emriyle yürüyen şiddetli rüzgarı, onun buyruğuna verdik. Biz her şeyi biliyorduk. |
Elmalılı Meali (Orjinal) |
Süleyman için de şiddetli rüzgârı ki o içine bereketler verdiğimiz Arza emriyle cereyan ediyordu ve biz her şeyi biliriz |
Hasan Basri Çantay Meali |
Süleymana da şiddetli esen rüzgârı (müsehhar kıldık ki) bu kendisini içerisine (feyz-ü) bereket verdiğimiz yere onun emriyle akar götürürdü. Biz her şey'i bilenleriz. |
Hayrat Neşriyat Meali |
Süleymân'a da şiddetli esen rüzgârı (boyun eğdirdik); (rüzgâr) onun emriyle, içinde bereketler kıldığımız yere (Şam'a) akıp giderdi. Ve (biz) herşeyi bilenleriz. |
İlyas Yorulmaz Meali |
Rabbinin emri ile çevresini bereketli kıldığımız yerlere akıp giden rüzgarı da, Süleyman'ın emrine verdik. Biz her şeyi bilenlerdeniz. |
Kadri Çelik Meali |
Süleyman için de fırtına biçiminde esen rüzgâra (boyun eğdirdik) ki, kendi emriyle, içinde bereketler kıldığımız yere esip giderdi. Biz her şeyi bilenleriz. |
Mahmut Kısa Meali |
Ve Süleyman’a, coşkun rüzgarları kontrol altına alıp dilediği yönde estirme kudret ve yetkisini bahşettik. Öyle ki, bu rüzgarlarla akıp giden yelkenli gemiler, onun kontrolü altında, dünyanın dört bir yanından taşıdığı hesapsız zenginlikleri yüklenerek, her karış toprağını nîmet ve bereketlerle donattığımız ülkeye, yani Peygamberler diyarı Filistin’e doğru akıp giderlerdi. Evet, gerçekten Biz, her şeyien mükemmel şekilde bilmekteyiz. |
Mehmet Türk Meali |
Ve Süleyman’ın (emrine) de içerisinde bereketler kıldığımız yere1 onun emri ile fırtına gibi eserek akıp giden rüzgârı vermiştik. Biz, (yapacağımız) her şeyi hakkıyla biliriz.* |
Muhammed Esed Meali |
Kutlu ülkeye doğru o'nun buyruğuyla esip gitsin diye 75 o zorlu rüzgarı Süleyman'ın buyruğuna [Biz verdik]; çünkü her şeyin aslını bilen Biziz. |
Mustafa İslamoğlu Meali |
Kendisini bereketli kıldığımız ülkeye doğru esip O’nun emriyle (çalışan gemileri) yüzdürsün diye şiddetli rüzgârları Süleyman’a (âmâde kıldık):[2755] zira Biziz her şeyin (yasasına) vâkıf olan.* |
Ömer Nasuhi Bilmen Meali |
Ve Süleyman'a da şiddetli esen rüzgarı (musahhar kıldık) ki, içinde bereketler vücuda getirmiş olduğumuz yere O'nun emriyle cereyan ederdi. Ve Biz her şeye âlimleriz. |
Suat Yıldırım Meali |
Süleyman'a da şiddetli rüzgârı âmade kıldık. Rüzgâr, onun emriyle kutlu beldeye doğru eserdi. Çünkü her şeyin gerçek mahiyetini Biz biliriz. [38, 36; 34, 12] |
Süleyman Ateş Meali |
Süleyman'a da fırtınayı (boyun eğdirmiştik). Onun emriyle, içinde bereketler yarattığımız yere akıp giderdi. Biz her şeyi biliriz. |
Süleymaniye Vakfı Meali |
Süleyman’ın emrine de o şiddetli rüzgârı verdik[*]. Bereketli kıldığımız toprağa onun emri ile eserdi. Biz her şeyi biliriz. |
Şaban Piriş Meali |
Şiddetle esen rüzgarları da Süleyman'ın hizmetine sunmuştuk. Rüzgar onun emriyle, bereketlendirdiğimiz yere doğru eserdi. Biz her şeyi biliyorduk. |
Ümit Şimşek Meali |
Süleyman'a da şiddetli rüzgârı boyun eğdirdik ki, onun emriyle, bereketli kıldığımız topraklara doğru eserdi. Çünkü Biz herşeyi hakkıyla biliriz. |
Yaşar Nuri Öztürk Meali |
Ve Süleyman'a kasırgayı boyun eğdirdik. İçini bereketlerle doldurduğumuz toprağa doğru onun emriyle akıp giderdi. Her şeyi bilenleriz biz! |
M. Pickthall (English) |
And unto Solomon (We subdued) the wind in its raging. It set by His command toward the land which We had blessed. And of everything We are aware. |
Yusuf Ali (English) |
(It was Our power that made) the violent (unruly) wind flow (tamely) for Solomon,(2736) to his order, to the land(2737) which We had blessed: for We do know all things.* |