Kehf Suresi 86. Ayet


Arapça

حَتَّى إِذَا بَلَغَ مَغْرِبَ الشَّمْسِ وَجَدَهَا تَغْرُبُ فِي عَيْنٍ حَمِئَةٍ وَوَجَدَ عِندَهَا قَوْمًا قُلْنَا يَا ذَا الْقَرْنَيْنِ إِمَّا أَن تُعَذِّبَ وَإِمَّا أَن تَتَّخِذَ فِيهِمْ حُسْنًا


Türkçe Okunuşu

Hattâ izâ belega magribeş şemsi vecedehâ tagrubu fî aynin hamietin ve vecede indehâ kavmâ(kavmen), kulnâ yâ zel karneyni immâ en tuazzibe ve immâ en tettehıze fîhim husnâ(husnen).


Kelimeler

hattâ izâ hatta olunca, olduğu zaman
belega erişti, ulaştı
magribe eş şemsi güneşin battığı yer
vecede-hâ onu buldu
tagrubu grup ediyor, batıyor
fî aynin pınar içinde, pınarda
hamietin bulanık, çamurlu
ve vecede ve buldu
inde-hâ onun yanında
kavmen kavim, topluluk
kulnâ biz dedik
yâ ze el karneyni ey Zülkarneyn
immâ olunca
en tuazzibe senin azaba uğratman
ve immâ ve amma
en tettehıze senin edinmen, ittihaz etmen
fî-him onların içinde, onların aralarında
husnen güzel, iyi

Mealler

Abdullah-Ahmet Akgül Meali Sonunda Güneş’in battığı yere kadar ulaştı ve onu kara çamurlu bir kaynakta batmakta iken buldu; yanında bir kavim gördü. Dedik ki: "Ey Zu'l-Karneyn, (istiyorsan onları) ya azaba uğratarak (hizaya sokarsın) veya içlerinde güzelliği (geçerli ilke) edinerek (ıslahına çalışırsın, artık sen bilirsin) ."
Abdulbaki Gölpınarlı Meali Nihayet güneşin battığı yere gelince görmüştü ki güneş, kara bir balçığa batmada ve orada bir topluluğa rastladı. Dedik ki: Ey Zülkarneyn, istersen azaplandırırsın bunları, istersen iyilik edersin onlara.*
Abdullah Parlıyan Meali Batıya doğru giderek günün birinde, varabileceği en uzak noktaya vardı. Orada güneş O'na, kopkoyu bulanık bir suya dalıyormuş gibi göründü. Ve orada bir topluluğa rastladı. O'na “Ey Zülkarneyn!” dedik. “Onlara istersen azap edersin, istersen iyilik edersin.”
Ahmet Tekin Meali Nihayet, güneşin battığı tarafta, en uç batıda, bir yerleşim bölgesine ulaştığı zaman, güneşi, bir kavmin üzerinden, sanki kara balçıklı bir suda batıyor buldu. Biz ona: “- Ey Zülkarneyn, onları cezalandırabilirsin, onlara iyi davranma yolunu da seçebilir, Hakka, imana, şer'î hükümleri öğrenmeye davet edebilir, kolaylık yolları gösterebilirsin.” diye ilham ettik.
Ahmet Varol Meali Nihayet güneşin battığı yere ulaşınca onu kara balçıklı bir gözenin içinde batar gördü. [2] Onun yanında da bir kavim buldu. Dedik ki: "Ey Zulkarneyn! Onlara ya azap edersin, ya da haklarında güzel davranırsın.*
Ali Bulaç Meali Sonunda güneşin battığı yere kadar ulaştı ve onu kara çamurlu bir gözede batmakta buldu, yanında bir kavim gördü. Dedik ki: 'Ey Zu'l-Karneyn, (istiyorsan onları) ya azaba uğratırsın veya içlerinde güzelliği (geçerli ilke) edinirsin.'
Ali Fikri Yavuz Meali Nihayet güneşin battığı yere (okyanus kıyısına) vardığı zaman, güneşi, (sanki) siyah bir çamura batıyor buldu. Bir de bunun yanında bir kavim buldu. Biz şöyle hitap buyurduk: “- Ey Zül'-Karneyn! Ya (iman etmiyenlere) azâb edersin veya haklarında bir güzellik muamelesi yaparsın.”
Bahaeddin Sağlam Meali Nihayet güneşin battığı yere ulaştıklarında, güneşin sıcak, çamurlu bir çeşmenin içinde battığını gördü. Ve orada bir toplum ile karşılaştı. Biz ona: “Ey Zül-Karneyn! Ya bunları azaplandıracaksın veya aralarında bir güzellik tutturacaksın” dedik.
Bayraktar Bayraklı Meali Nihayet güneşin battığı yere varınca, güneşi kopkoyu bir suda batıyormuş gibi gördü. Orada bir topluluğa rastladı. “Ey Zülkarneyn! Onları ister cezalandır, ister onlara karşı iyi davran!” dedik.
Cemal Külünkoğlu Meali Nihayet güneşin battığı yere (okyanus kıyısına) varınca güneşi adeta kara bir balçıkta suya batar (gibi) buldu. Ve orada (kötülüğün her çeşidini işleyen) bir kavme rastladı. Ona: “Ey Zülkarneyn! Ya (hakka karşı direndikleri için onları) cezalandırırsın ya da haklarında iyilik yolunu tutarsın” dedik.
Diyanet İşleri Meali (Eski) Sonunda güneşin battığı yere ulaşınca onu, kara balçıklı bir suda batıyor gördü. Orada bir millete rastladı. "Zülkarneyn! Onlara azap da edebilirsin, iyi muamelede de bulunabilirsin" dedik.
Diyanet İşleri Meali (Yeni) Güneşin battığı yere varınca, onu siyah balçıklı bir su gözesinde batar (gibi) buldu. Orada (kâfir) bir kavim gördü. “Ey Zülkarneyn! Ya (onları) cezalandırırsın ya da haklarında iyilik yolunu tutarsın” dedik.
Diyanet Vakfı Meali Nihayet güneşin battığı yere varınca, onu kara bir balçıkta batar buldu. Onun yanında (orada) bir kavme rastladı. Bunun üzerine biz: Ey Zülkarneyn! Onlara ya azap edecek veya haklarında iyilik etme yolunu seçeceksin, dedik.  *
Edip Yüksel Meali Uzak batıya varınca güneşi büyük bir okyanusta batar buldu ve orada bir topluluk ile karşılaştı. "Ey İki Nesil Sahibi, dilersen onları cezalandır, dilersen onlara iyi davran," dedik.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali Nihayet güneşin battığı yere vardığı zaman, güneşi, (sanki) kara bir balçıkta batıyor buldu. Bir de bunun yanında bir kavim buldu. Biz ona dedik ki: "Ey Zülkarneyn! Onları ya cezalandırırsın veya onların hakkında iyi davranırsın."
Elmalılı Meali (Orjinal) Tâ gün batıya vardığı vakit onu balçıkla bir gözde gurub ediyor buldu, bir de bunun yanında bir kavim buldu, dedik ki: ey Zülkarneyn! ya ta'zib edersin veya haklarında bir güzellik ittihaz eylersin
Hasan Basri Çantay Meali Nihayet güneşin batdığı yere ulaşınca onu kara bir balçıkda batar buldu. Bunun yanında da bir kavm buldu. Dedik ki: «Zülkarneyn, (onları) ya azaba uğratmanda, yahud haklarında güzellik (tarafını) tutman (da serbestsin)».
Hayrat Neşriyat Meali Nihâyet güneşin battığı yere (batı cihetindeki memleketlere) varınca, onu (o güneşi) balçıklı bir suda batıyor (gibi) buldu(1) ve yanında (kâfir) bir kavim buldu. Dedik ki: “Ey Zülkarneyn! (Artık sana düşen) ya (onları) cezâlandırman veya haklarında bir güzellik tutmandır!”*
İlyas Yorulmaz Meali Güneşin battığı yere ulaşınca, güneşi koyu bir bataklıkta batıyorken görmüş ve aynı zamanda orada yaşayan bir topluluk bulmuştu. Ona “Ya Zelkarneyn! Şimdi bu topluluğu, istersen azap edip cezalandırırsın veya onlara güzel bir şekilde davranıp, iyilikle muamele yapabilirsin” demiştik.
Kadri Çelik Meali Sonunda güneşin battığı yere kadar ulaştı ve güneşi (adeta) kara balçıklı bir suda (denizin üstündeki ufuklarda) batıyor buldu, yanında da bir kavim gördü. Dedik ki: “Ey Zülkarneyn , (onları) ya azaba uğratırsın veya içlerinde güzelliği (prensip) edinirsin.”
Mahmut Kısa Meali Ve arka arkaya ülkeler fethederek, nihâyet güneşin battığı yerlere, yani batı sahillerine ulaşınca, derin ve bulanık bir suda, okyanusun koyu mavi sularında muhteşem bir manzara hâlinde güneşin batışınıhayranlıkla izledi. Orada azgın bir topluluğa rastladı ve onları egemenliği altına aldı. Ona vahiy yoluyla, “Ey Zülkarneyn!” dedik, “İstersen onları yaptıkları kötülüklerden dolayı cezalandırırsın, istersen kendilerine iyilik edip bu seferlik affedersin. Toplumsal barış ve huzuru temin etmek ve adâleti gerçekleştirmek üzere, zaman ve zemine göre dilediğin davranış biçimini seçebilirsin.”
Mehmet Türk Meali (Sonunda) güneşin battığı yere ulaşınca (güneş) ona, kapkara (ve kızgın) bir suda batıyormuş gibi geldi ve orada1 bir topluma rastladı. Biz de ona: “Ey Zü’l-Karneyn!2 Onlara azap da edebilirsin haklarında iyilik etme yolunu da seçebilirsin.”3 dedik.*
Muhammed Esed Meali [Batıya doğru giderek] günün birinde güneşin battığı yere 84 vardı; (güneş) ona kopkoyu, bulanık bir suya 85 dalıyormuş gibi göründü. Ve orada [kötülüğün her çeşidine gömülüp gitmiş] bir kavme rastladı. Ona, “Sen ey Zulkarneyn!” dedik, [“Onlara] azap da edebilirsin, yüce gönüllü de davranabilirsin!” 86
Mustafa İslamoğlu Meali Nihayet güneşin battığı yere[2433] ulaşınca, orada kara balçığa (benzer) bir su gözesinde[2434] (güneşi) batar buldu;[2435] ve orada yerleşik bir topluluğa rastladı. Biz “Ey Zülkarneyn!” dedik, “(Zulmederek) azab da çektirebilirsin, onlar hakkında (âdil davranarak) güzel bir yöntem de benimseyebilirsin;[2436]*
Ömer Nasuhi Bilmen Meali Tâ ki, güneşin battığı yere vardı, onu siyah bir çamur gözesinde gurub eder (gibi) buldu ve onun yanında bir kavim de buldu. Dedik ki: «Ey Zülkarneyn! Ya mu-azzep kılarsın veyahut haklarında güzelce bir muamele yaparsın.»
Suat Yıldırım Meali Nihayet Batıya ulaştığında, güneşi adeta kara bir balçıkta batar vaziyette buldu. Orada yerli bir halk bulunuyordu. Biz: “Zülkarneyn! ” dedik, “ister onlara azab edersin, ister güzel davranırsın. ”*
Süleyman Ateş Meali Nihayet güneşin battığı yere ulaşınca onu, kara balçıklı bir gözede batar buldu. Onun yanında da bir kavim buldu. Dedik ki: "Ey Zu'l-Karneyn, (onlara) ya azab edersin veya kendilerine güzel davranırsın (onları güzellikle yola getirirsin. Nasıl istersen öyle yaparsın)."*
Süleymaniye Vakfı Meali Uzak batıya ulaşınca onu, güneşi sıcak sularda batar buldu. Orada bir topluluğa rastladı. Dedik ki “Bak Zülkarneyn! Onları sıkıntıya sokabileceğin gibi iyi davranış da gösterebilirsin."
Şaban Piriş Meali Sonunda, güneşin battığı yere varınca, ona kara bir çamurda, bir göze de batarken buldu. Orada da bir kavim buldu. Ona dedik ki: -Ey Zülkarneyn, onları ister cezalandır; ister iyi davran.
Ümit Şimşek Meali Nihayet batıya vardığında, güneşi balçıklı bir suda batarken gördü;(11) orada da bir kavim buldu. “Ey Zülkarneyn,” dedik. “İster onları cezalandır, istersen güzellikle muamele et.”*
Yaşar Nuri Öztürk Meali Nihayet, Güneş'in battığı yere varınca onu kara balçıklı bir gözede batar buldu. Onun yanında bir de kavim buldu. Dedik ki: "Ey Zülkarneyn, ya bunlara azap edersin ya da haklarında güzel bir tavrı esas alırsın."
M. Pickthall (English) Till, when he reached the setting place of the sun, he found it setting in a muddy spring, and found a people thereabout: We said: O Dhul-Qarneyn! Either punish or show them kindness.
Yusuf Ali (English) Until, when he reached the setting of the sun,(2430) he found it set in a spring of murky water: Near it he found a People: We said: "O Zul-qarnain! (thou hast authority,) either to punish them, or to treat them with kindness."(2431)*

İslam Vakti Mobil Uygulamaları