Kalem Suresi 44. Ayet


Arapça

فَذَرْنِي وَمَن يُكَذِّبُ بِهَذَا الْحَدِيثِ سَنَسْتَدْرِجُهُم مِّنْ حَيْثُ لَا يَعْلَمُونَ


Türkçe Okunuşu

Fe zernî ve men yukezzibu bi hâzel hadîs(hadîsi), se nestedricuhum min haysu lâ ya’lemûn(ya’lemûne).


Kelimeler

fe o zaman, böylece
zer-nî bana bırak, ilgilenme
ve men ve kim
yukezzibu yalanlandı, yalanladı
bi hâzâ bununla
el hadîsi söz
se-nestedricu-hum tedricen (derece derece), yavaş yavaş (azaba) yaklaştıracağız
min haysu yerden
lâ ya'lemûne bilmiyorlar, bilmezler

Mealler

Abdullah-Ahmet Akgül Meali Artık bu (Hakk) sözü (ve Kur’an’ın hükmünü) yalan sayanı (ve kendi hevâ ve kuruntularına uyanı) Sen Bana bırak! Ki, Biz onları hiç bilmeyecekleri bir yönden (ve fark etmeyecekleri yöntemlerle) derece derece (adım adım helake ve dalâlete) yaklaştıracağız. *
Abdulbaki Gölpınarlı Meali Artık sen, bu sözü yalanlayanı bırak bana, biz onları yavaşyavaş, hiç bilmedikleri yerden cehenneme çekerdururuz.
Abdullah Parlıyan Meali Artık Allah'ın kelamı olan Kur'ân'ı yalan sayanı bana bırak, biz onları yavaş yavaş hiç bilmedikleri yerden cehenneme çekip yaklaştırırız.
Ahmet Tekin Meali Bu sözü, Kur'ân'ı yalanlayanları bana bırak. Onları bilmedikleri, farkına varmadıkları yerlerden kademe kademe alçaltacağız, azâba yaklaştıracağız.
Ahmet Varol Meali Bu sözü yalanlayanı sen bana bırak. Biz onları bilmedikleri bir yönden yavaş yavaş (azaba) yaklaştıracağız.
Ali Bulaç Meali Artık bu sözü yalan sayanı sen Bana bırak. Biz onları, bilmeyecekleri bir yönden derece derece (azaba) yaklaştıracağız.
Ali Fikri Yavuz Meali O halde (Ey Rasûlüm), bu Kur'an'ı yalan sayanları bana bırak, (sen kalbini onlarla meşgul etme. Ben onların hakkından gelirim). Biz, onları, bilemiyecekleri yönden derece derece azaba yaklaştırırız; (Onlara sıhhat ve bol nimet veririz de, onu haklarında iyi zannederler. Halbuki o kâfirlere verdiğimiz bu mühletin sonu fecidir).
Bahaeddin Sağlam Meali Artık Beni, bu mesajı inkâr eden ile bırak. (Ben onun hakkından gelirim.) Onlar farkına varmadan, peyderpey onları (azaba) atacağız.
Bayraktar Bayraklı Meali Sen, bu Kur'ân'ı yalan sayanı bana bırak! Biz onları, bilmedikleri bir yönden yavaş yavaş azaba yaklaştırıyoruz.
Cemal Külünkoğlu Meali (Ey Resulüm!) Bu sözü (Kur'an'ı) yalanlayanlarla beni baş başa bırak! Biz (kendilerine bir takım dünyalıklar versek bile, yaptıkları yüzünden) onları bilemeyecekleri yerden yavaş yavaş azaba yaklaştıracağız.
Diyanet İşleri Meali (Eski) Kuran'ı yalanlayanları Bana bırak; Biz onları bilmedikleri yerden yavaş yavaş azaba yaklaştıracağız.
Diyanet İşleri Meali (Yeni) (Ey Muhammed!) Bu sözü (Kur’an’ı) yalanlayanlarla beni baş başa bırak. Biz onları bilemeyecekleri biçimde adım adım helâka yaklaştıracağız.
Diyanet Vakfı Meali (Resûlüm!) Sen bu sözü (Kur'an'ı) yalan sayanı bana bırak (kendini üzme). Biz onları, bilmedikleri bir yönden yavaş yavaş azaba yaklaştırıyoruz.
Edip Yüksel Meali Bu hadisi (sözü) yalanlayanla Beni başbaşa bırak. Onları, bilmedikleri yerden yavaş yavaş yaklaştıracağız.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali Bu sözü yalanlayanı bana bırak. Onları bilmedikleri yönden derece derece azaba yaklaştıracağız.
Elmalılı Meali (Orjinal) O halde bana bırak bu sözü tekzib edenleri, biz onları istidrac ile çıkarır, bilemiyecekleri cihetten yuvarlarız
Hasan Basri Çantay Meali Artık bu sözü yalan sayanları bana bırak. Biz onları, kendilerinin bilmeyecekleri bir cihetden, derece derece azaba yaklaşdırıyoruz.
Hayrat Neşriyat Meali (Ey Resûlüm!) Artık bu sözü (Kur'ân'ı) yalanlayanları bana bırak! Yakında onları, bilmedikleri yerden yavaş yavaş (azâba) yaklaştıracağız!
İlyas Yorulmaz Meali Artık onları ve bu sözleri (Kur'an'ı) yalanlayanları bana bırak. Biz onları, bilmedikleri yerlerden yavaş yavaş yakalayacağız.
Kadri Çelik Meali Artık bu sözü yalan sayanı sen bana bırak. Biz onları, bilmeyecekleri bir yönden derece derece (azaba) yaklaştıracağız.
Mahmut Kısa Meali O hâlde, ey Müslüman; bu ilâhî kelâmı yalanlayan inkârcılarla Beni baş başa bırak! Sen onlara aldırma, görevini yapmaya bak; o zâlimlerin hakkından bizzat Ben geleceğim! Onları, hiç farkına varamayacakları biçimde adım adım felâkete sürükleyeceğim.
Mehmet Türk Meali Artık şu (Allah’ın) sözünü yalanlayanları sen Bana bırak. Biz onları bilmeyecekleri yönden derece derece azaba yaklaştırırız.1*
Muhammed Esed Meali O halde bu haberi 23 yalanlayanları Bana bırak. Onları, ne olup bittiğini fark etmeyecekleri şekilde, 24 yavaş yavaş alçaltacağız:
Mustafa İslamoğlu Meali Artık bana bırak bu sözü[5264] yalanlayanları; hiç bilmedikleri bir yerden yavaş yavaş bitireceğiz onları.*
Ömer Nasuhi Bilmen Meali Artık bu kelâmı tekzîp edenleri bana bırak. Onları bilmedikleri bir taraftan derece derece (azaba) yaklaştıracağız.
Suat Yıldırım Meali 44, 45. O halde sen bu şerefli sözü, Kur'ân'ı yalan sayanı Bana bırak! Biz onları, bilmedikleri, farkına varmadıkları bir yerden, yavaş yavaş azaba yaklaştırırız. Ben onlara mühlet veriyorum! Doğrusu Ben'im düzenim, pek sağlamdır. [23, 55-56; 6, 44; 3, 196-197; 7, 182-183]*
Süleyman Ateş Meali Bu sözü yalanlayanı bana bırak; onları bilmedikleri yerden derece derece (azaba) yaklaştıracağız.
Süleymaniye Vakfı Meali Bu söz (Kur’an) karşısında yalana sarılanı bana bırak! Onları beklemedikleri yerden adım adım kötü sona yaklaştırırız.
Şaban Piriş Meali Bu sözü yalan sayanları bana bırak. Onları bilmedikleri bir yerden ağır ağır azaba yaklaştıracağız.
Ümit Şimşek Meali Bu sözü yalanlayanı Bana bırak. Onları ummadıkları yönden yavaş yavaş helâke yaklaştıracağız.
Yaşar Nuri Öztürk Meali Bu sözü yalanlayanla beni baş başa bırak. Onları, bilmedikleri yerden yakalayacağız.
M. Pickthall (English) Leave Me (to deal) with those who give the lie to this pronouncement. We shall lead them on by steps from whence they know not.
Yusuf Ali (English) Then leave Me(5625) alone with such as reject this Message: by degrees shall We punish them from directions they perceive not.(5626)*

İslam Vakti Mobil Uygulamaları