Abdullah-Ahmet Akgül Meali |
Ya da altı üstüne gelmiş, ıssız duran bir şehre uğrayan kişiyi (Hz. Uzeyr’i görmedin mi?) Demişti ki: “Allah, burasını ölümünden sonra (acaba) nasıl diriltecektir?” Bunun üzerine Allah, onu yüz yıl ölü bıraktı, sonra onu (tekrar) diriltti. (Ve ona) Dedi ki: “Ne kadar kaldın?” O: “Bir gün veya bir günden az kaldım” dedi. (Allah ona:) “Hayır, yüz yıl kaldın, böyleyken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış; eşeğine de bir bak (ki çürüyen iskeletini göreceksin) ; işte (bunu yapmamız) seni insanlara ibret-belgesi kılmamız içindir. Şu kemiklere de bir bak; onları nasıl bir araya getiriyoruz, sonra da onlara et giydiriyoruz?” dedi. O, kendisine (bunlar) apaçık belli olduktan sonra dedi ki: “(Artık şimdi iyice) Biliyorum ki gerçekten Allah, her şeye güç yetirendir.” |
Abdulbaki Gölpınarlı Meali |
Bir de hani yapıları çökmüş, çatıları döşemelerinin üstüne yıkılmış şehre uğrayan, Allah bu şehri, ölümünden sonra nasıl diriltecek ki demişti. Allah, onu tam yüz yıl ölü bir halde bırakmış, sonra diriltmişti de demişti ki: Ne kadar yattın? O da bir gün, yahut günün birkaç saati kadar bir müddet demişti. Allah, tam yüz yıl yata kaldın. Yiyeceğine, içeceğine bak, henüz bozulmamış bile. Eşeğine de bak; bu iş seni, insanlara bir delil göstermek maksadıyla oldu; eşeğin kemiklerini nasıl birleştiriyor, sonra onlara nasıl et giydiriyoruz, hele dikkat et demişti. Bu, ona apaçık belli olunca dedi ki: Bilirim, şüphe yok ki Allah'ın her şeye gücü yeter.* |
Abdullah Parlıyan Meali |
Yoksa ey insanoğlu! Sen halkının terkettiği, çatıları yıkılıp harap olmuş bir memleketten geçen ve: “Allah bütün bunları öldükten sonra nasıl diriltecektir” diyen kimseye mi benziyorsun? Bunun üzerine Allah o kimseyi yüzyıl süre ile ölü halde bırakmış ve sonra tekrar hayata döndürerek sormuştu: “Bu halde ne kadar kaldın?” O da: “Bu halde bir gün veya bir günün birazı kadar kaldım” diye cevap vermişti de Allah: “Hayır” dedi, “Bu halde bir yüzyıl kaldın! Yiyeceğine ve içeceğine bak, geçen yıllar onları bozmamış ve eşeğine bak, biz bütün bunları insanlara bir ibret olması için yaptık. Bir de şu kemiklere bak, onları nasıl birleştirip yeniden etle bürüdüğümüzü düşün.” Yaratılışın bu sırları kendisine apaçık belli olunca o kimse demişti ki: “Allah'ın herşeye gücü yettiğini şimdi daha iyi biliyorum.” |
Ahmet Tekin Meali |
Yoksa sen, altı üstüne gelmiş, ıpıssız kalan bir şehre uğrayan kimsenin gördükleri karşısında:
“Bu şehri, böyle bir ölümden sonra Allah nasıl diriltecek?" diyen kimse gibi mi düşünüyorsun?
Suali soran kimseyi Allah yüz sene ölü halde bulundurdu. Sonra onu diriltti. Ona:
“Burada ne kadar kaldın?" diye sordu. O:
“Bir gün kaldım veya bir günden biraz daha eksik bir süre" dedi. Allah:
“Hayır, yüz sene kaldın. Öyle iken yiyeceğine, içeceğine dikkatlice bir bak, henüz bozulmamış. Hele eşeğine bak. Seni insanlara bir ibret haline getirelim, bir uyarı yapalım diye böyle yaptık. Şimdi sen bütün dikkatini toplayarak kemiklere bak, incele, onları nasıl düzenliyor, sonra kemiklerde tomurcuklanma oluşturup uzatarak, yoğunlaştırarak, kaynaştırıp kemikten iskeleti etle kasla örtüyoruz." dedi. Ölüleri diriltme konusu, böylece kendisine açıklanınca:
“Şimdi, Allah'ın her şeye gücünün, kudretinin yettiğini bilir hale geldim" dedi. |
Ahmet Varol Meali |
Yahut binalarının çatıları çökmüş ve duvarları üstüne yıkılmış bir kasabadan geçen gibisinden haberin oldu mu? Bu kişi: "Allah bunu ölümünden sonra nasıl diriltecek?" demişti. Bunun üzerine Allah onu öldürüp yüz yıl sonra diriltti. "Burada ne kadar kaldın?" dedi. O kişi: "Bir gün veya bir günden daha kısa bir süre kaldım" cevabını verdi. (Allah da): "Hayır sen burada yüz yıl kaldın. Yiyecek ve içeceğine bak, hiç bozulmamış. Bir de eşeğine bak. Seni insanlar için bir ibret kılalım diye (bunu yaptık). Şimdi kemiklere bak onları nasıl biraraya getiriyor, sonra da üzerlerine et geçiriyoruz" dedi. Bütün bunlar kendisine apaçık görününce "(Artık) Allah'ın her şeye güç yetirebildiğini biliyorum" dedi. |
Ali Bulaç Meali |
Ya da altı üstüne gelmiş, ıssız duran bir şehre uğrayan gibisini (görmedin mi?) Demişti ki: 'Allah, burasını ölümünden sonra nasıl diriltecekmiş?' Bunun üzerine Allah, onu yüz yıl ölü bıraktı, sonra onu diriltti. (Ve ona) Dedi ki: 'Ne kadar kaldın?' O: 'Bir gün veya bir günden az kaldım' dedi. (Allah ona:) 'Hayır, yüz yıl kaldın, böyleyken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış; eşeğine de bir bak; (bunu yapmamız) seni insanlara ibret-belgesi kılmamız içindir. Kemiklere de bir bak nasıl bir araya getiriyoruz, sonra da onlara et giydiriyoruz?' dedi. O, kendisine (bunlar) apaçık belli olduktan sonra dedi ki: '(Artık şimdi) Biliyorum ki gerçekten Allah, her şeye güç yetirendir.' |
Ali Fikri Yavuz Meali |
Yahud o kimseden haber almadın mı ki, binaların çatıları çökmüş, duvarları üstüne yığılmış tenha bir kasabaya uğrayarak şöyle demişti; “Bunu, bu ölümden sonra Allah nerden diriltecek?” bunun üzerine Allah o kimseyi yüz sene öldürdü (ölü bıraktı) sonra diriltti. Allah (kendisine melek vasıtasıyla); “- Ne kadar eğlendin kaldın?” diye sordu. O da;”- Bir gün yahud bir günden az kaldım” dedi. Allah ona; “- Hayır, yüz yıl ölü kaldın. Öyle iken bak yiyeceğine içeceğine henüz bozulmamış; hele merkebine bak! (nasıl çürümüş ve kemikleri kalmıştır.) Bunu yapmamız, seni insanlara ibret nişanesi kılmamız için ve kendin de bilesin diyedir. Merkebinin kemiklerine bak ki, onları nasıl birleştirip yerli yerine koyuyoruz; sonra onlara nasıl et giydiriyoruz” buyurdu. O merkep dirilip eski haline geldiği ve her şey kendisine açıkça belli olduğu zaman, adam şöyle dedi: “- Artık biliyorum ki, Allah hakikaten her şey'e kadirdir.” |
Bahaeddin Sağlam Meali |
Veya görmedin mi o kişiyi ki; damları çökmüş boş bir şehirden geçerken: “Ölümünden sonra Allah, bu şehri ne zaman diriltecektir?” dedi. Allah onu yüz sene ölü bıraktı. Sonra onu diriltti. Ona: “Ne kadar kaldın?” deyince: “Bir gün veya yarım gün” dedi. Allah: “Hayır, yüz sene kaldın. Yiyecek ve içeceğine bak! Henüz bozulmamışlar. Eşeğine bak! (henüz diridir.) Böyle yaptık ki, ibret alasın ve seni insanlar için bir mucize kılalım. İşte, kemiklere bak! Nasıl onları iskelet yapar, sonra onlara et giydiririz… (Bu yaradılışın sırrı) ona açıklanınca; “Allah’ın her şeye gücü yettiğini şimdi biliyorum” dedi. |
Bayraktar Bayraklı Meali |
Yoksa ey insanoğlu, halkının terk ettiği, çatıları yıkılıp harap olmuş bir kasabadan geçen ve “Allah bütün bunları öldükten sonra nasıl diriltebilir?” diyen o kişi ile aynı fikirde misin? Bunun üzerine Allah, onu yüz yıl süre ile ölü bırakmış ve sonra tekrar hayata döndürerek sormuştu: “Bu halde ne kadar kaldın?” O da, “Bir gün veya bir günden biraz daha az bir süre kaldım” diye cevap vermişti. Allah, “Hayır” dedi. “Bu halde bir asır kaldın! Yiyeceğine ve içeceğine bak; geçen yıllar onları bozmamış ve eşeğine bak; biz bütün bunları insanlara bir ders olasın diye yaptık. Bir de şu insanların ve hayvanların kemiklerine bak. Onları nasıl birleştirip et ile örttüğümüzü düşün!” Bütün bunlar ona açıklanınca, “Şimdi öğrendim ki Allah her şeye kâdirdir” dedi. |
Cemal Külünkoğlu Meali |
Yahut altı üstüne gelmiş bir kasabaya uğrayan kimseyi görmedin mi ki (kendi kendine): “Allah burayı ölümünden sonra nasıl diriltecek?” demişti. Bunun üzerine Allah onu yüz yıl ölü bırakmış, sonra diriltmişti. (Melek vasıtasıyla kendisine): “Bu halde ne kadar kaldın?” diye sormuştu. O da: “Bu halde bir gün veya bir günden biraz daha az kaldım” diye cevap vermişti. (Allah): “Hayır, (bu halde) yüzyıl kaldın! İşte yiyeceğine ve içeceğine bak henüz bozulmamış. Bir de merkebine bak (kemikleri nasıl birbirinden ayrılmış). Seni de insanlara canlı bir delil yapmak için öldürüp dirilttik. Hele o kemiklere dikkat et, onları nasıl birleştirip yerli yerine koyuyoruz, sonra da onlara et giydiriyoruz!” demişti. Bütün bunları apaçık gördükten sonra, o kimse: “Allah'ın her şeye kadir olduğunu artık çok iyi biliyorum” demişti.* |
Diyanet İşleri Meali (Eski) |
Yahut altı üstüne gelmiş bir kasabaya uğrayan kimseyi görmedin mi? "Allah burayı ölümünden sonra acaba nasıl diriltecek?" dedi. Bunun üzerine Allah onu yüz yıl ölü bıraktı, sonra diriltti, "Ne kadar kaldın?" dedi, "Bir gün veya bir günden az kaldım" dedi, "Hayır yüz yıl kaldın, yiyeceğine içeceğine bak, bozulmamış; eşeğine bak ve hem seni insanlar için bir ibret kılacağız, kemiklere bak, onları nasıl birleştirip, sonra onlara et giydiriyoruz" dedi; bu ona apaçık belli olunca, "Artık Allah'ın her şeye Kadir olduğuna inanmış bulunuyorum" dedi. |
Diyanet İşleri Meali (Yeni) |
Yahut altı üstüne gelmiş (ıpıssız duran) bir şehre uğrayan kimseyi görmedin mi? O, “Allah, burayı ölümünden sonra nasıl diriltecek (acaba)?” demişti. Bunun üzerine, Allah onu öldürüp yüzyıl ölü bıraktı, sonra diriltti ve ona sordu: “Ne kadar (ölü) kaldın?” O, “Bir gün veya bir günden daha az kaldım” diye cevap verdi. Allah, şöyle dedi: “Hayır, yüz sene kaldın. Böyle iken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış. Bir de eşeğine bak! (Böyle yapmamız) seni insanlara ibret belgesi kılmamız içindir. (Eşeğin) kemikler(in)e de bak, nasıl onları bir araya getiriyor, sonra onlara nasıl et giydiriyoruz?” Kendisine bütün bunlar apaçık belli olunca, şöyle dedi: “Şimdi, biliyorum ki; şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.”[74]* |
Diyanet Vakfı Meali |
Yahut görmedin mi o kimseyi ki, evlerinin duvarları çatıları üzerine çökmüş (alt üst olmuş) bir kasabaya uğradı; «Ölümünden sonra Allah bunları nasıl diriltir acaba!» dedi. Bunun üzerine Allah onu öldürüp yüz sene bıraktı; sonra tekrar diriltti. Ne kadar kaldın? dedi. «Bir gün yahut daha az» dedi. Allah ona: Hayır, yüz sene kaldın. Yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamıştır. Eşeğine de bak. Seni insanlara bir ibret kılalım diye (yüz sene ölü tuttuk, sonra tekrar dirilttik). Şimdi sen kemiklere bak, onları nasıl düzenliyor, sonra ona nasıl et giydiriyoruz, dedi. Durum kendisince anlaşılınca: Şimdi iyice biliyorum ki, Allah her şeye kadirdir, dedi.* |
Edip Yüksel Meali |
Yahut şu kimse gibisi de (dikkatini çekmedi mi?)... Altı üstüne gelmiş yıkıntı bir kasabaya uğrar ve "ALLAH bunu ölümünden sonra nasıl diriltebilir," der. Bunun üzerine ALLAH onu yüz sene ölü bıraktıktan sonra diriltti. "Burada ne kadar kaldın," dedi. "Bir gün yahut günün bir parçası kadar kaldım," dedi. "Hayır, sen yüz yıl kaldın. Yiyeceğine ve içeceğine bak hala bozulmamış. Eşeğine de bak. Seni halk için bir delil yaptık. Kemiklere dikkat et, onları nasıl üstüste koyuyor, sonra onlara nasıl da et giydiriyoruz." Durum kendisine aydınlanınca, "Artık ALLAH'ın her şeye gücü yettiğini biliyorum," dedi.* |
Elmalılı Hamdi Yazır Meali |
Yahut o kimse gibisini (görmedin mi) ki, bir şehre uğramıştı, altı üstüne gelmiş, ıpıssız yatıyordu. "Bunu bu ölümünden sonra Allah, nerden diriltecek?" dedi. Bunun üzerine Allah onu yüz sene öldürdü, sonra diriltti, "Ne kadar kaldın?" diye sordu. Oda: "Bir gün, yahut bir günden eksik kaldım." dedi. Allah buyurdu ki: "Hayır, yüz sene kaldın, öyle iken bak yiyeceğine, içeceğine henüz bozulmamış, hele eşeğine bak, hem bunlar, seni insanlara karşı kudretimizin bir işareti kılalım diyedir. Hele o kemiklere bak, onları nasıl birbirinin üzerine kaldırıyoruz? Sonra onlara nasıl et giydiriyoruz?" Böylece gerçek ona açıkça belli olunca: "Şimdi biliyorum ki, Allah her şeye kadirdir." dedi. |
Elmalılı Meali (Orjinal) |
Yahud o kimse gibi ki bir şehre uğramıştı, altı üstüne gelmiş ıpıssız yatıyor, «Bunu bu ölümünden sonra Allah nerden diriltecek?» dedi, bunun üzerine Allah onu yüz sene öldürdü sonra diriltti, ne kadar kaldın? diye sordu «bir gün yahud bir günden eksik kaldım» dedi, Allah buyurdu ki: Hayır, yüz sene kaldın, öyle iken bak yiyeceğine, içeceğine henüz bozulmamış, hele merkebine bak, hem bunlar, seni insanlara karşı kudretimizin canlı bir âyeti kılayım diyedir, hele o kemiklere bak onları nasıl birbirinin üzerine kaldırıyoruz? Sonra onlara nasıl et geydiriyoruz? Bu suretle vaktaki ona hak tebeyyün etti, şimdi biliyorum, dedi: Hakikaten Allah her şey'e kadir |
Hasan Basri Çantay Meali |
Yahud o kimse gibisini (görmedin mi) ki (binalarının) çatıları çökmüş, dıvarları üstüne yıkılmış (kimsecikleri de kalmamış bir kasabaya uğramış. (Kendi kendine) : «Allah burasını ölümden sonra acaba nasıl diriltecek?» demiş. Allah da onu yüz yıl ölü bırakmış, sonra diriltmiş (kendisine) : «Ne kadar eğlendin?» demiş o da: «Bir gün, yahud bir günden az» diye söylemişdi. Allah (ona) : «Hayır, yüz yıl (ölü) kaldın, işte yiyeceğine, içeceğine bak, henüz bozulmamışdır. Bir de merkebine bak. (Böyle yapmamız) seni insanlara ibret nişanesi kılmamız içindir. (Merkebin) kemikler (ine) de bak, onları nasıl birleşdirib yerli yerine koyuyoruz. Sonra da onlara et giydiriyoruz» dedi. O — (merkeb dirilib eski haaline geldiği ve her şey) kendisine apaçık belli olduğu zaman — (şöyle) söyledi: «(Artık şu müşahedemle de) biliyorum ki Allah şübhesiz her şey'e hakkıyle gücüyetendir». |
Hayrat Neşriyat Meali |
Veya (görmedin mi) o kimse gibisini (Uzeyr'i) ki, o (duvarları), çatıları üzerine çökmüş (harâb olmuş) bir şehre uğradı. “Allah, burayı ölümünden sonra nasıl diriltecek?” dedi. Bunun üzerine Allah, onu yüz yıl ölü bıraktı, sonra kendisini diriltti. (Ona) buyurdu ki: “Ne kadar kaldın?” (O da:) “Bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldım!” dedi. (Allah ona)şöyle buyurdu: “Hayır! Yüz yıl kaldın; şimdi yiyeceğine ve içeceğine bak, bozulmamış! Bir de eşeğine bak (kemikleri dahi çürümüş)! İşte (bunlar) seni insanlara (öldükten sonra dirilmeye)bir delil kılmamız içindir; kemiklere de bak, onları nasıl birbiri üzerine kaldırıyoruz! Sonra da onlara bir et giydiriyoruz.” (Uzeyr, onun diriltilişini müşâhede ederek Allah'ın kudreti)böylece kendisine açıkça belli olunca şöyle dedi: “(Artık) biliyorum ki şübhesiz Allah, herşeye hakkıyla gücü yetendir.” |
İlyas Yorulmaz Meali |
Yoksa altı üstüne gelip harabeye dönmüş bir kasabaya yolu düşen ve oradan geçerken “Allah, bu kadar harap olmuş (ölü) bir yeri nasıl diriltecek” dedi. Allah onu yüz yıl ölü tuttu sonra onu diriltti ve “Ne kadar kaldın” dedi. O da “Bir gün veya bir günden daha az kaldım” dedi. Allah “Hayır, yüzyıl kaldın, bak yiyeceğine ve içeceğine bozulmamış. Birde eşeğine bak, seni insanlar için ibret yapacağız. Bak kemiklere, onları nasıl bir araya getirip, sonra o kemiklere et giydiriyoruz. Ona (tereddütleri) açıklanınca, şimdi “Allah'ın her şeye gücünün yettiğini öğrendim” dedi. |
Kadri Çelik Meali |
Yahut sakinlerinin boşalttığı evlerin bulunduğu kasabaya uğrayan kimseyi (görmedin mi?) “Allah burayı ölümünden sonra acaba nasıl diriltecek?” dedi. Bunun üzerine Allah onu yüz yıl ölü bıraktı, sonra diriltti, “Ne kadar kaldın?” dedi. “Bir gün veya bir günün bir kısmı kadar kaldım” dedi. “Hayır yüz yıl kaldın. Yiyeceğine içeceğine bak, bozulmamış; eşeğine bir bak ve hem seni insanlar için bir örnek kılacağız. Kemiklere bir bak, onları nasıl birleştirip sonra onlara et giydiriyoruz” dedi. Bu ona apaçık belli olunca, “Artık Allah'ın her şeye kadir olduğunu biliyorum” dedi. |
Mahmut Kısa Meali |
Yâhut hakîkate ulaşmak için çaba harcayan, doğruyu görünce de, inatçılık etmeden ona teslim olan şu kimsenin misaline ibretle bir bak, bir düşünsene: Hani o, altı üstüne gelmiş, ıssız mı ıssız bir şehrin yanından geçerken kendi kendine:
“Bütün bunlar ölüp gitmişken, Allah hepsini yeniden ne zaman, nasıl diriltecek acaba?” deyince, Allah onu derhâl öldürdü ve yüz yıl sonra yeniden dirilterek:
“Söyle bakalım, sence ölü vaziyette kaç yıl kaldın?” diye sordu. Adam:
“Olsa olsa bir gün, ya da birkaç saat kalmışımdır!” deyince, Allah buyurdu ki:
“Hayır, aslında yüz yıl kaldın. Yiyeceğine ve içeceğine baksana, daha bozulmamışlar bile. Bir de şu etleri çürümüş, kemikleri dağılmış eşeğine bak! İşte bütün bunları, seni, insanlığa, sınırsız kudretimizi gösteren bir ibret belgesi kılmak için yaptık. Şimdi o çürümüş kemiklere bir bak; nasıl onları üst üste yerleştiriyor, sonra da üzerlerine et giydiriyoruz!”
Nihâyet, ölüm ötesi hayat ile ilgili hakîkat ona iyice belli olunca:
“Artık kesinlikle anladım ki, Allah’ın her şeye gücü yetermiş!” dedi.
Demek ki Allah sizden körü körüne iman etmenizi değil, aksine vahyin ışığında aklınızı kullanarak ve tüm kalbinizle iknâ olarak inanmanızı istiyor. Bakınız, imanın sembolü olan atanız İbrahim, size nasıl yol gösteriyor: |
Mehmet Türk Meali |
Yahut binalarının duvarları, tavanlarının üzerine çökmüş (alt üst olmuş) şehre1 uğrayan (kimsenin2 olayına) benzer bir şey, (gördün mü?) O kimse: “Acaba Allah, burayı ölümünden sonra nasıl diriltecek?” deyince Allah, onu yüz yıl ölü bırakmış ve sonra tekrar dirilterek ona: “(ölü olarak) ne kadar kaldın?” demişti. O da: “Bir gün ya da bir günden daha az bir süre” demişti. Allah, (ona): “Hayır sen (ölü olarak) yüz yıl kaldın dön de hâlâ bozulmamış olan şu yiyecek ve içeceklerine bir bak. (Aynı durumdaki) eşeğine de bir bak. Seni de böylece (öldürüp tekrar dirilterek) insanlara bir ibret yaptık. Şu (eşeğiyin) kemiklerini, nasıl birleştirip arkasından üzerlerine et giydirdiğimize de bir bak.” demişti. (Sonunda) bu kimse, işin içyüzünü iyice anlayınca: “Biliyorum ki gerçekten Allah’ın gücü, her şeye yeter.” dedi.* |
Muhammed Esed Meali |
Yoksa [ey insanoğlu, sen,] halkının terk ettiği, çatıları yıkılıp harap olmuş (virane) bir kasabadan geçen [ve]: “Allah bütün bunları öldükten sonra nasıl diriltebilirmiş?” 252 diyen o kişi [ile aynı fikirde] misin? 253 Bunun üzerine Allah, onu yüzyıl süre ile ölü bırakmış ve sonra tekrar hayata döndürerek sormuştu: “Bu halde ne kadar kaldın?” O da: “Bu halde bir gün veya bir günden biraz daha az bir süre kaldım” diye cevap vermişti. [Allah]: “Hayır” dedi, “bu halde bir yüzyıl kaldın! Yiyeceğine ve içeceğine bak -geçen yıllar onları bozmamış- ve eşeğine bak! 254 [Biz bütün bunları] insanlara bir ibret olman için [yaptık]. Birde şu [insanların ve hayvanların] kemiklerine bak -onları nasıl birleştirip et ile örttüğümüzü düşün!” 255 [Bütün bunlar] ona açıklanınca, “[Şimdi] öğrendim ki” dedi, “Allah her şeye kâdirdir!” |
Mustafa İslamoğlu Meali |
Ya da mesela (şöyle birini gözünde canlandır): O, alt üst olmuş, her tarafı yıkılıp harabe hâline gelmiş bir şehre uğrayıp, “Allah bütün bunları öldükten sonra nasıl diriltecek?” diyen biri. Allah onu yüz yıl ölü olarak bıraktı, ardından dirilterek sordu: “Ne kadar kaldın?” O da cevap verdi: “Bir gün ya da daha az kaldım.” Buyurdu: “Hayır, aksine yüz yıl kaldın, istersen yiyeceğine ve içeceğine bak, daha kokuşmamış bile; ve bir de eşeğine bak. Biz seni, insanlara (ölümden sonra dirilişe dair) bir kudret delili kılalım diye böyle yaptık. Ve bak (canlılara ait) kemiklere, onları nasıl yerli yerince dizip, ardından üzerlerini etle kaplayıp eski haline döndürdüğümüzü düşün!” Bütün bunlar kendisine açıklanınca şu itirafta bulundu: “Artık bildim ki Allah her şeye kadirdir.”[481]* |
Ömer Nasuhi Bilmen Meali |
Yahut o kimse gibisini görmedin mi ki, bir karyeye uğramıştı. O karyenin tavanları çökmüş, onların üzerine duvarları yıkılmıştı. «Allah Teâlâ bu karyeyi bu ölümünden sonra nasıl ihya edecek?» diyordu. Bunun üzerine Allah Teâlâ o kimseyi yüz sene ölü bıraktı. Sonra da onu ihya buyurdu. Dedi ki: «Ne kadar kaldın?» Dedi ki: «Bir gün veya bir günün bir kısmı kadar kaldım.» Dedi ki: «Hayır, yüz sene kaldın. İmdi yiyeceğine ve içeceğine bak ki, hiç biri bozulmamış, merkebine de bak. Ve seni nâsa bir âyet kılmak için (bu yapacağımızı yaptık). Ve kemiklere bak, onları nasıl biribirine birleştiriyoruz. Sonra da onlara et giydiriyoruz.» Vaktâ ki (bu hakikat) kendisine tebeyyün etti. Dedi ki: «Ben bilirim, Allah Teâlâ şüphe yok her şeye kâdirdir.» |
Suat Yıldırım Meali |
Yahut şu kimsenin hali gibi ki o bir şehre uğramıştı. Şehrin altı üstüne gelmiş, ıpıssız yatıyordu. “Allah burayı bu ölümünden sonra nasıl diriltecek? ” dedi. Bunun üzerine Allah onu yüz yıl boyunca öldürüp sonra diriltti. “Ölü vaziyette ne kadar kaldın? ” diye sorunca o: “Bir gün veya daha az” diye cevap verdi. Allah ona: “Hayır! yüz sene kaldın. İşte yiyeceğine ve içeceğine bak henüz bozulmamış. Bir de merkebine bak! (Kemikleri nasıl birbirinden ayrılmış). Seni de insanlara canlı bir delil yapmak için öldürüp dirilttik. Hele o kemiklere dikkat et, onları nasıl birleştirip yerli yerine koyuyoruz, sonra da onlara et giydiriyoruz! ” Böylece işin gerçeği kendisine tam mânasıyla belli olunca: “Artık pek iyi biliyorum ki Allah her şeye kadirdir. ” dedi. {KM, Hezekiel 37, 6} |
Süleyman Ateş Meali |
Yahut şu kimse gibisini (görmedin mi) ki, duvarları, çatıları üstüne yığılmış (alt üst olmuş) ıssız bir kasabaya uğramıştı; "Allah, bunu böyle öldükten sonra nasıl diriltecek?" demişti. Allah da kendisini yüz sene öldürüp sonra diriltti. "Ne kadar kaldın?" dedi. "Bir gün, ya da bir günün birazı kadar kaldım" dedi. (Allah) "Hayır, dedi, yüz yıl kaldın. Yiyecek ve içeceğine bak, bozulmamış. Eşeğine bak, seni insanlar için bir ibret kılalım diye (böyle yaptık). Kemiklere bak, nasıl onları birbiri üstüne koyuyor, sonra onlara et giydiriyoruz!" Bu işler ona açıkça belli olunca: "Allah'ın herşeye kadir olduğunu biliyorum." dedi.* |
Süleymaniye Vakfı Meali |
Şu kişiyi de düşündün mü? Binaları tamamen çökmüş bir kente uğramıştı da “Allah burayı ölümünden sonra nasıl diriltecek?” demişti. Allah onu yüz yıl süreyle öldürdü, sonra diriltti. “Ne kadar kaldın?” dedi. “Bir gün kaldım, belki bir günden de az!” dedi. Allah dedi ki: “Yok, tam yüz yıl kaldın! Yiyeceğine ve içeceğine bak, hiç bozulmamış! Bir de eşeğine bak! Bu, seni insanlara bir belge yapmak içindir. Şimdi de (eşekten kalma) kemiklere bak, onları nasıl birleştireceğimizi, sonra nasıl ete büründüreceğimizi gör!” Bunları açık açık görünce dedi ki: “Şimdi biliyorum, Allah her şeye bir ölçü koyar.”[*]* |
Şaban Piriş Meali |
Veya altı üstüne gelmiş, ıssız bir beldeye uğrayan kimse gibi: -Allah, burasını ölümden sonra nasıl diriltir? demişti de, bunun üzerine Allah, onu yüz yıl ölü bıraktı, sonra onu diriltti. Ona:-Ne kadar kaldın? demiştik. O da:-Bir gün veya bir günün bir kısmı kaldım, demişti.-Hayır, yüz yıl kaldın, böyleyken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış, eşeğine de bak, seni insanlara bir ibret kılmak için, bir de o kemiklere bak, nasıl bir araya getiriyoruz. Sonra da onlara et giydiriyoruz? demişti. O kendisine bunlar apaçık belli olduktan sonra:-Artık biliyorum ki Allah'ın her şeye gücü yeter, demişti. |
Ümit Şimşek Meali |
Yahut şu kimsenin haline bak ki, altı üstüne gelmiş harap bir beldeden geçerken “Allah bu beldeyi nasıl diriltecek?” demişti. Allah da onu öldürüp yüz sene öylece bıraktı, sonra diriltip “Ne kadar ölü kaldın?” diye sordu. O, “Ya bir gün, yahut daha da az” dedi. Allah ise “Sen yüz sene ölü kaldın,” buyurdu. “Yiyeceğine, içeceğine bir bak, hiç dokunulmamış. Bir de merkebine bak! Seni böylece insanlara bir delil yapmak için öldürüp dirilttik. Şimdi de kemiklere bak; onları nasıl yerli yerince diziyor, sonra üzerine et giydiriyoruz.” Bütün bunları apaçık gördükten sonra, o kimse, “Allah'ın herşeye kadir olduğunu artık çok iyi biliyorum” dedi.(135)* |
Yaşar Nuri Öztürk Meali |
Ya şu kişi gibisini görmedin mi? Çatıları çökmüş, duvarları-damları yere inmiş bir kente uğramıştı da şöyle demişti: "Allah şurayı ölümünden sonra nasıl hayata kavuşturacak?" Bunun üzerine Allah, o kişiyi yüz yıllık bir süre için öldürmüş, sonra diriltmişti. "Ne kadar bekledin?" demişti. "Bir gün veya günün bir kısmı kadar bekledim." dedi. "Hayır, dedi, aksine sen, yüz yıl kaldın. Yiyeceğine, içeceğine bak! Henüz bozulmamış. Eşeğine bak! Seni insanlara bir ibret yapalım diyedir bu. Kemiklere bak, nasıl yerli yerince düzenliyoruz onları ve sonra et giydiriyoruz onlara." İş kendisi için açıklık kazanınca şöyle dedi o: "Allah'ın her şeye kadir olduğunu biliyorum." |
M. Pickthall (English) |
Or (bethink thee of) the like of him who, passing by a township which had fallen into utter ruin, exclaimed: How shall Allah give this township life after its death? And Allah made him die a hundred years, then brought him back to life. He said: How long hast thou tarried? (The man) said: I have tarried a day or part of a day. (He) said: Nay, but thou hast tarried for a hundred years. Just look at thy food and drink which have rotted! Look at thine ass! And, that We may make thee a token unto mankind, look at the bones, how We adjust them and then cover them with flesh! And when (the matter) became clear unto him, he said: I know now that Allah is Able to do all things. |
Yusuf Ali (English) |
Or (take) the similitude of one who passed by a hamlet, all in ruins(304) to its roofs. He said: "Oh! how shall Allah bring it (ever) to life, after (this) its death?" but Allah caused him to die for a hundred years, then raised him up (again). He said: "How long didst thou tarry (thus)?" He said: (Perhaps) a day or part of a day." He said: "Nay, thou hast tarried thus a hundred years; but look at thy food and thy drink; they show no signs of age; and look at thy donkey: And that We may make of thee a sign unto the people, Look further at the bones, how We bring them together and clothe them with flesh(305)." When this was shown clearly to him, he said: "I know that Allah hath power over all things."* |