A'râf Suresi 149. Ayet


Arapça

وَلَمَّا سُقِطَ فَي أَيْدِيهِمْ وَرَأَوْاْ أَنَّهُمْ قَدْ ضَلُّواْ قَالُواْ لَئِن لَّمْ يَرْحَمْنَا رَبُّنَا وَيَغْفِرْ لَنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ


Türkçe Okunuşu

Ve lemmâ sukıta fî eydîhim ve raev ennehum kad dallû, kâlû le in lem yerhamnâ rabbunâ ve yağfir lenâ le nekûnenne minel hâsirîn(hâsirîne).


Kelimeler

ve lemmâ ve olduğu zaman
sukıta fî eydî-him ellerinin arasına düşürüldü (aklı başına geldi, yanıldığını anladı, pişman oldu)
ve raev ve gördüler
enne-hum onların ..... olduğunu
kad oldu, olmuştu
dallû saptılar
kâlû dediler
le in gerçekten eğer
lem yerham-nâ bize merhamet etmezse
rabbu-nâ bizim Rabbimiz
ve yağfir-lenâ ve bize mağfiret eder
le nekûnenne (le nekûne enne) muhakkak biz oluruz
min el hâsirîne hüsranda olanlardan

Mealler

Abdullah-Ahmet Akgül Meali Ne zaman ki (yaptıklarından dolayı pişmanlık duyup, başları) elleri arasına düşürüldü ve kendilerinin gerçekten şaşırıp-saptıklarını görüp (fark edince) : “Eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsa kesin olarak hüsrana uğrayanlardan olacağız” deyip (yalvarmaya giriştiler).
Abdulbaki Gölpınarlı Meali Adamakıllı nadim olup doğru yoldan sapıttıklarını görünce de Rabbimiz acımazsa bize ve yarlıgamazsa bizi mutlaka ziyankarlardan olacağız dediler.
Abdullah Parlıyan Meali Yoldan çıktıklarını farkederek şiddetli bir pişmanlık içinde başları elleri arasına düşürüldü. Gerçekten sapmış olduklarını görüp, anlayınca: “Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa, elbette zarara uğrayanlardan oluruz” dediler.
Ahmet Tekin Meali İş işten geçip pişmanlıktan kıvranırlarken, başlarına buyruk davranarak, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih ettiklerini gördüklerinde: “Rabbimiz bize merhamet etmez, bizi koruma kalkanına almaz, bağışlamazsa, hüsrana uğrayanlardan oluruz" dediler.*
Ahmet Varol Meali Yaptıklarına pişman oldukları ve sapıklığa düştüklerini anladıkları zaman: "Eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsa zarar edenlerden oluruz" dediler.
Ali Bulaç Meali Ne zaman ki (yaptıklarından dolayı pişmanlık duyup, başları) elleri arasına düşürüldü ve kendilerinin gerçekten şaşırıp-saptıklarını görünce: 'Eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsa kesin olarak hüsrana uğrayanlardan olacağız' dediler.
Ali Fikri Yavuz Meali Ne zaman ki,buzağıya taptıklarına kuvvetle pişman oldular ve kesin olarak sapmış bulunduklarını gördüler, şöyle dediler: “- Eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsa muhakkak biz, hüsranda kalanlardan olacağız.
Bahaeddin Sağlam Meali Elleri böğürlerinde çaresiz kalıp doğru yoldan sapıtmış olduklarını gördüklerinde “Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa, şüphesiz zarar edenlerden oluruz.” dediler.
Bayraktar Bayraklı Meali Pişman olup da kendilerinin gerçekten sapmış olduklarını görünce, dediler ki: “Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa, mutlaka ziyana uğrayanlardan olacağız!”
Cemal Külünkoğlu Meali (İsrailoğulları yaptıklarına) pişman olup kendilerinin gerçekten sapıtmış olduklarını görünce dediler ki: “Rabbimiz bize merhamet etmezse ve bizi bağışlamazsa muhakkak ki hüsrana uğrayanlardan oluruz.”
Diyanet İşleri Meali (Eski) Elleri böğründe, çaresiz kalıp, kendilerinin sapıtmış olduklarını görünce: "Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa, and olsun ki mahvoluruz" dediler.
Diyanet İşleri Meali (Yeni) İsrailoğulları (yaptıklarına) pişman olup, gerçekten sapmış olduklarını görünce, “Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa, mutlaka ziyana uğrayanlardan oluruz” dediler.
Diyanet Vakfı Meali Pişman olup da kendilerinin gerçekten sapmış olduklarını görünce dediler ki: Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa mutlaka ziyana uğrayanlardan olacağız!
Edip Yüksel Meali Yaptıklarına pişman olup sapmış olduklarını anlayınca da, "Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa kaybedenlerden oluruz," dediler.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali Ne zaman ki, ellerine kırağı düşürüldü (yaptıklarına pişman oldular), o zaman sapıtmış olduklarını gördüler. "Yemin olsun ki; eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsa, muhakkak biz kötü akıbete düşenlerden olacağız." dediler.
Elmalılı Meali (Orjinal) Vaktâki ellerine kırağı düşürüldü ve cidden sapmış olduklarını gördüler, kasem olsun ki, dediler: eğer bize merhamet etmez de rabbımız, mağfiret buyurmazsa her halde husranda kalanlardan olacağız
Hasan Basri Çantay Meali Vaktaki (buzağıya tapmakdan) çok peşîman oldular ve kendilerinin muhakkak sapdıklarını gördüler: «Eğer Rabbimiz bize acımaz, bizi bağışlamazsa her halde en büyük ziyana uğrayanlardan olacağız» dediler.
Hayrat Neşriyat Meali Nihâyet (pişmanlık) ellerine düşürüldü (ve üzüntülerinden ellerini ısırır oldular)da, şübhesiz kendilerinin gerçekten saptıklarını görünce: “Yemîn olsun ki, eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bize mağfiret etmezse, muhakkak hüsrâna uğrayanlardan olacağız!” dediler.
İlyas Yorulmaz Meali Kendilerinin doğru yoldan saptıklarını fark edip (gördüklerinde), elleri kolları çaresizlik içinde düştüğünde, “Rabbimiz bize merhamet etmezse ve bizi bağışlamazsa, kendimize yazık etmiş olanlardan olacağız” dediler.
Kadri Çelik Meali (Yanlışlıkları) Ellerine geçince ve sapıtmış olduklarını gördüklerinde, “Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa, şüphesiz hüsrana uğrayanlardan oluruz” dediler.
Mahmut Kısa Meali Nihâyet akılları başına gelip doğru yoldan sapmış olduklarını anladıklarında, pişmanlık içinde kıvranarak, “Eyvah bize! Eğer Rabb’imiz bizlere merhamet etmez ve bizleri bağışlamaz ise, kesinlikle kaybedenlerden olacağız!” diye feryat ettiler.
Mehmet Türk Meali Yaptıklarından dolayı gönüllerine pişmanlık düşünce de1 kendilerinin sapıtmış olduklarını anladılar ve: “Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa (işte o zaman) biz kesinlikle perişan oluruz.” dediler.*
Muhammed Esed Meali [sonradan] yoldan çıktıklarını fark ederek pişmanlık içinde ellerini dizlerine vurup da, 114 “Doğrusu, Rabbimiz acıyıp da bağışlamazsa, biz gerçekten ziyana uğramış kimselerden olacağız!” 115 deseler bile.
Mustafa İslamoğlu Meali Pişmanlık içinde elleri kolları dökülüp de[1262] sapmış olduklarının farkına varınca “Eğer Rabbimiz bize acıyıp da bizi bağışlamazsa, işte o zaman büsbütün kaybedenlerden olacağız!” diye dövündüler.*
Ömer Nasuhi Bilmen Meali Vaktâ ki nedâmete düştüler ve kendilerinin hakikaten doğru yoldan çıkmış olduklarını gördüler. Dediler ki: «Eğer bize Rabbimiz merhamet etmezse ve bizi bağışlamazsa elbette büyük bir ziyana uğramışlardan olacağız.»
Suat Yıldırım Meali Ne vakit ki yaptıklarının saçmalığını anlayıp son derece pişman oldular ve saptıklarını gördüler, “Yemin olsun ki, dediler, eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi affetmezse, muhakkak her şeyimizi kaybedenlerden oluruz. ” [20, 92-94]
Süleyman Ateş Meali Ne zaman ki (pişmanlıklarından ötürü) başları elleri arasına düşürüldü ve kendilerinin gerçekten sapmış olduklarını gör(üp anla)dılar, dediler ki: "Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa, elbette ziyana uğrayanlardan oluruz!"
Süleymaniye Vakfı Meali Başları önlerine eğdirilip saptıklarını gördüklerinde dediler ki “Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa (durumumuzu düzeltmezse) tamamen kaybetmiş oluruz.”
Şaban Piriş Meali Ellerindeki düşürüldüğü ve sapmış olduklarını gördükleri zaman: -Eğer Rabbimiz, bize acımazsa ve bizi bağışlamazsa mahvolanlardan oluruz, dediler.
Ümit Şimşek Meali Nihayet akılları başlarına gelip de sapıklık etmiş olduklarını anlayınca dediler ki: “Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa, biz hüsrana düşenlerden oluruz.”
Yaşar Nuri Öztürk Meali Başları avuçları arasına düşürülüp de sapmış olduklarını fark ettiklerinde şöyle yakardılar: "Rabbimiz bize merhamet etmez, bizi affetmezse mutlaka hüsrana düşenlerden olacağız."
M. Pickthall (English) And when they feared the consequences thereof and saw that they had gone astray, they said: Unless our Lord have mercy on us and forgive us, we verily are of the lost.
Yusuf Ali (English) When they repented, and saw that they had erred, they said: "If our Lord have not mercy upon us and forgive us, we shall indeed be of those who perish."

İslam Vakti Mobil Uygulamaları