A'râf Suresi 95. Ayet


Arapça

ثُمَّ بَدَّلْنَا مَكَانَ السَّيِّئَةِ الْحَسَنَةَ حَتَّى عَفَواْ وَّقَالُواْ قَدْ مَسَّ آبَاءنَا الضَّرَّاء وَالسَّرَّاء فَأَخَذْنَاهُم بَغْتَةً وَهُمْ لاَ يَشْعُرُونَ


Türkçe Okunuşu

Summe beddelnâ mekânes seyyietil hasenete hattâ afev ve kâlû kad messe âbâenâd darrâu ves serrâu fe ehaznâhum bagteten ve hum lâ yeş’urûn(yeş’urûne).


Kelimeler

summe sonra
beddel-nâ değiştirdik
mekâne es seyyieti kötülüğün yerini
el hasenete iyilik
hattâ olana kadar, olmadıkça
afev çoğaldılar
ve kâlû ve dediler
kad oldu, olmuştu
messe isabet etti, dokundu
âbâe-nâ babalarımız, atalarımız
ed darrâu şiddetli darlık, zarar, hastalık, zorluk
ve es serrâu ve hayır, surur, ferahlık
fe ehaz-nâ-hum böylece onları aldık, yakaladık, yok ettik
bagteten aniden, ansızın
ve hum ve onlar
lâ yeş'urûne (şuurunda) bilincinde olmazlar,

Mealler

Abdullah-Ahmet Akgül Meali Sonra kötülüğün yerini iyilikle değiştirdik, (onları refaha ve rahata eriştirdik de) öyle ki onlar, çoğaldılar ve yine: "Atalarımıza da (bazen) şiddetli sıkıntılar (bazen de) refah ve genişlikler dokunmuştu" diyerek (haksızlığa ve ahlâksızlığa yöneldiler.) Bunun üzerine, Biz de onları kendileri hiç şuurunda değilken apansız kıskıvrak yakalayıverdik.
Abdulbaki Gölpınarlı Meali Sonra da kötülük yerine iyilik verdik, çoğaldılar ve atalarımız da malca zarara uğramışlardı, genişliğe kavuşmuşlardı, bu, böyledir dediler de ansızın onları azaba uğrattık, anlamadılar bile.
Abdullah Parlıyan Meali Sonra o darlığı genişliğe çevirmişizdir. O kadar ki, çoğalmışlar; ve doğrusu atalarımıza da bu gibi sıkıntı ve darlık dokunmuştu, demişlerdi de, ne olup bittiğinin farkına varmadan onları kıskıvrak yakalayıvermişizdir.
Ahmet Tekin Meali Sonra bu kötü, sıkıntılı, felâketli günlerin yerine düzenli bir devlet hayatı, iyilik bolluk, zenginlik ve refah getirdik. Nihayet çoğaldılar. Başlarına gelen felâketleri, Allah'ın cezalandırması ve imtihanı sayacakları yerde: “Atalarımız da böyle sıkıntılar ve sevinçli günler, ekonomik darboğazlar ve refah günleri yaşamışlardı. Bunlar tabiî olaylardır" diyerek ikazları hafife aldılar. Biz de onları, farkına varmadıkları bir anda, ansızın, hayal edemeyecekleri bir şekilde yakalayıp işlerini bitirdik.
Ahmet Varol Meali Sonra kötülüğün yerine iyilik verdik. Derken hayli çoğaldılar, varlıkları arttı ve: "Babalarımıza da darlık ve rahatlık dokunmuştu" dediler. Bunun üzerine onları farkında olmadıkları bir sırada ansızın yakaladık.
Ali Bulaç Meali Sonra kötülüğün yerini iyilikle değiştirdik, öyle ki onlar, çoğaldılar ve: 'Atalarımıza da (bazan) şiddetli sıkıntılar (bazan da) refah ve genişlikler dokunmuştu' dediler. Bunun üzerine, biz de onları kendileri hiç şuurunda değilken apansız kıskıvrak yakalayıverdik.
Ali Fikri Yavuz Meali Sonra bu sıkıntının yerine iyilik ve selâmet verdik. Derken çoğaldılar ve; “- Doğrusu atalarımıza da böyle sıkıntılı haller olmuş, sevinçli ve geniş haller de gelmiş” dediler. Tam o sırada, hatırlarından geçmezken, ansızın kendilerine azabla yakalayıverdik.
Bahaeddin Sağlam Meali Sonra kötülüğün yerine iyiliği koyduk. Nihayet mal ve nüfusça çoğaldılar. Ve: “Babalarımıza da sıkıntı ve sevinç dokunmuştu.” (Bu normal, tabii bir kanundur) dediler. Bunun üzerine onlar farkına varmadan, aniden onları yakalayıverdik.
Bayraktar Bayraklı Meali Sonra kötülüğü değiştirip yerine iyilik getirdik. Nihayet çoğaldılar ve “Atalarımız da böyle sıkıntı ve sevinç yaşamışlardı” dediler. Biz de onları, kendileri farkına varmadan ansızın yakaladık.
Cemal Külünkoğlu Meali Sonra o darlığı değiştirip yerine genişlik (bolluk) getirdik. Nihayet çoğaldılar ve (nankörlük edip): “Atalarımız da darlık ve sıkıntıya düşmüşlerdi” dediler. İşte ancak bundan sonradır ki, kendileri (ne olup bittiğinin) farkına varmadan, onları kıskıvrak yakaladık.
Diyanet İşleri Meali (Eski) Sonra kötülüğün yerine iyiliği koyduk, öyle ki, çoğalıp, "babalarımız da darlığa uğramış, bolluğa kavuşmuşlardı" dediler. Bu yüzden onları haberleri olmadan, ansızın yakalayıverdik.
Diyanet İşleri Meali (Yeni) Sonra kötülüğün (sıkıntı ve darlığın) yerine iyiliği (bolluk ve genişliği) getirdik. Nihayet çoğaldılar ve (nankörlük edip): “Atalarımız da darlığa uğramış ve bolluğa kavuşmuşlardı” dediler. Biz de, farkında değillerken onları ansızın yakaladık.
Diyanet Vakfı Meali Sonra kötülüğü (darlığı) değiştirip yerine iyilik (bolluk) getirdik. Nihayet çoğaldılar ve: «Atalarımız da böyle sıkıntı ve sevinç yaşamışlardı» dediler. Biz de onları, kendileri farkına varmadan ansızın yakaladık.
Edip Yüksel Meali Sonra kötülüğün yerine iyiliği getirdik. Ne var ki anlayışlarını yitirdiler: "Sıkıntı ve refah atalarımıza da dokunmuştu," dediler. Bunun üzerine, haberleri olmadan onları ansızın yakaladık.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali Sonra kötülüğü değiştirip yerine iyilik (bolluk) getirdik, nihayet çoğaldılar ve: "Atalarımıza da böyle darlık ve sevinç dokunmuştu." dediler ve hemen onları, hiç farkında olmadıkları bir sırada ansızın yakaladık.
Elmalılı Meali (Orjinal) Sonra da fenalık yerine güzelliğe tebdil etmişizdir, tâki artmışlar ve demişlerdir: Doğrusu atalarımıza sıkıntılı haller de olmuş, sürûrlü demler de, tam o vakit biz de kendilerini hatırlarından geçmezken ansızın tutmuş bastırıvermişlerdir
Hasan Basri Çantay Meali Sonra bu sıkıntının yerine iyilik (selâmet, bolluk) verdik. Nihayet çoğaldılar, «Atalarımıza da (gah böyle) fakirlik, şiddet, hastalık, (gâh) iyilik, genişlik dokunmuşdur» dediler. Bunun üzerine biz de kendileri farkına varmadan, onları ansızın tutub yakalayıverdik.
Hayrat Neşriyat Meali Sonra kötülüğün (o darlığın) yerini, iyilik (bolluk)la değiştirdik. Nihâyet (mal ve evlâd cihetiyle) çoğaldılar ve: “Doğrusu atalarımıza (da zaman zaman böyle) darlıklar ve bolluklar dokunmuştu. (Bunun tehdîd edildiğimiz azabla bir alâkası yok!)” dediler de, kendileri hiç farkında değillerken onları ansızın yakalayıverdik.
İlyas Yorulmaz Meali Sonra kötülükleri iyiliklerle değiştiririz ki rahatlasınlar ve ”Atalarımıza da darlıklar ve sıkıntılar uğradı (başımıza gelenler normaldir)” desinler. Bizde haberleri yokken onları, ansızın yakalayıverelim.
Kadri Çelik Meali Sonra kötülüğü (darlığı) değiştirip yerine iyilik (bolluk) getirdik. Nihayet çoğaldılar ve, “Babalarımız da böyle sıkıntı ve sevinç yaşamışlardı” dediler. Biz de onları, kendileri farkına varmadan ansızın yakaladık.
Mahmut Kısa Meali Derken bir süre sonra bu kötü durumu kaldırıp, onun yerine güzellikler veririz. Nihâyet, refah seviyeleri iyice yükselince yavaş yavaş azgınlaşmaya başlayarak, “Atalarımız da zaman zaman böyle sıkıntılı ve sevinçli anlar yaşamışlardı. Demek ki, bu olaylar ilâhî bir uyarı, imtihân veya ceza filan değil, tamamen tesadüflere bağlı olarak öteden beri süregelen basit tabîat hâdiseleri ve sosyal olaylarmış!” derler. Böylece Allah’ın emirlerini bir kenara atıp, yeryüzünde fesat çıkarırlar. Bunun üzerine, hiç beklemedikleri bir anda, korkunç bir azap ile onları ansızın yakalayıveririz!
Mehmet Türk Meali Sonra onlara, bu sıkıntıların yerine bolluk verdik. Bu sefer de (hayvanlar gibi) bol bol yediler1 ve: “Atalarımıza da (zaman zaman) böyle darlık ve bolluk dokunurdu.” dediler. Biz de onları kendileri farkında bile olmadan,2 ansızın helâk ediverdik.*
Muhammed Esed Meali Sonra o darlığı genişliğe çevirmişizdir 74 ki refahı tatsınlar da [kendi kendilerine]: “Atalarımız da darlık ve sıkıntıya düşmüşlerdi” 75 desinler, işte ancak bundan sonradır ki, kendileri daha [ne olup bittiğinin] farkına varmadan, onları kıskıvrak yakaladık. 76
Mustafa İslamoğlu Meali Sonra (o) kötü durumu güzelliğe çevirmişizdir de, refaha kavuşup şımarmışlar ve “(Bir zamanlar) atalarımız da sıkıntılı ve sevinçli günler yaşamışmış” demişlerdir.[1229] İşte bunun üzerine biz de onları, olup bitenin farkına dahi varmadan ansızın yakalayıvermişizdir.*
Ömer Nasuhi Bilmen Meali Sonra bu fenalık yerini güzelliğe tebdîl ettik. Tâ ki çoğaldılar ve dediler ki: «Muhakkak bizim babalarımıza da sıkıntılı haller, neşveli demler dokunmuştur.» Artık Biz de onları kendileri farkına varmadıkları halde ansızın tutup yakaladık.
Suat Yıldırım Meali Sonra o kötü durumları değiştirip güzellikleri yayarız. Zamanla ahali çoğalıp “Vaktiyle atalarımız gâh üzülmüş, gâh sevinmişlerdi. ” derler fakat olaylardan ibret alıp şükretmezler. Derken, o bilinçsiz halleriyle, hiç hatırlarından geçmezken, ansızın onları kıskıvrak yakalarız.
Süleyman Ateş Meali Sonra kötülüğü değiştirip yerine iyilik getirdik de (insanlar) çoğaldılar ve: "Atalarımıza da darlık ve sevinç dokunmuştu (onlar da üzüntülü ve sevinçli günler geçirmişlerdi)." dediler (de olaylardan ibret alıp şükretmediler). Biz de onları, hiç farkında olmadıkları bir sırada ansızın yakaladık.
Süleymaniye Vakfı Meali Sonra kötülüğü alır yerine iyilik veririz. Nihayet zenginleşirler ve derler ki “Atalarımız da darlık ve bolluk yaşamışlar.” Bunun üzerine onları beklemedikleri bir anda yakalarız; farkına bile varamazlar.
Şaban Piriş Meali Sonra meşakkatin yerini iyilikle değiştirdik de (başlarına geleni unutarak) boş verdiler. Ve: -Atalarımız da hem darlık hem de bolluk görmüşlerdir, dediler. Biz de onları farkında değillerken ansızın yakaladık.
Ümit Şimşek Meali Sonra da kötülükleri kaldırıp yerine iyilik verdik. Nihayet sayıları ve servetleri artınca, “Atalarımızın başına da böyle darlıklar ve bolluklar gelmişti” dediler. Biz de onları, hiç farkında olmadıkları bir sırada ansızın yakalayıverdik.(15)*
Yaşar Nuri Öztürk Meali Sonra zorluk ve sıkıntının yerine mutluluk ve güzelliği getirmişiz de çoğalmışlar ve şöyle demişlerdir: "Atalarımız da zorluk ve sevinçle yüz yüze gelmişlerdi." Nihayet biz onları farkında olmadıkları bir sırada ansızın yakalayıverdik.
M. Pickthall (English) Then changed We the evil plight for good till they grew affluent and said: Tribulation and distress did touch our fathers. Then We seized them unawares, when they perceived not.
Yusuf Ali (English) Then We changed their suffering into prosperity, until they grew(1066) and multiplied, and began to say: "Our fathers (too) were touched by suffering and affluence" ... Behold! We called them to account of a sudden, while they realised not (their peril).*

İslam Vakti Mobil Uygulamaları