Abdullah-Ahmet Akgül Meali |
“Şimdi artık bizim için ne bir şefaatçi vardır,” |
Abdulbaki Gölpınarlı Meali |
Artık ne şefaatçilerden bir şefaatçi var bize. |
Abdullah Parlıyan Meali |
Ama şimdi, ne bir arka çıkanımız var, |
Ahmet Tekin Meali |
“Bak, bizim şefaat edenlerimiz yok.” |
Ahmet Varol Meali |
Artık bizim şefaatçilerimiz yok. |
Ali Bulaç Meali |
'Artık bizim için ne bir şefaatçi var,' |
Ali Fikri Yavuz Meali |
Artık bizim için ne şefaatçılar var, |
Bahaeddin Sağlam Meali |
100, 101. “Artık bizim için, ne bir şefaatçi ne de sıcak (samimi) bir dost bulunur.” |
Bayraktar Bayraklı Meali |
96,97,98,99,100,101,102. Cehennemde putlarıyla çekişerek şöyle derler: “Vallahi, biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi âlemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; biz apaçık bir sapıklık içindeymişiz. Şimdi ne şefaatçimiz ne de bir dostumuz vardır. Keşke geriye dönüşümüz olsa da inananlardan olsak.” |
Cemal Külünkoğlu Meali |
100,101. “İşte bu yüzden artık bizim için ne şefaatçiler var, ne de yakın bir dost.” |
Diyanet İşleri Meali (Eski) |
96,97,98,99,100,101,102. Orada putlarıyla çekişerek: "Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi Alemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak" derler. |
Diyanet İşleri Meali (Yeni) |
“İşte bu yüzden bizim şefaatçilerimiz yok.” |
Diyanet Vakfı Meali |
100, 101. Şimdi artık bizim ne şefaatçilerimiz var, ne de yakın bir dostumuz. |
Edip Yüksel Meali |
"Şimdi bizim ne şefaatçımız var." |
Elmalılı Hamdi Yazır Meali |
"Bak bizim için ne şefaatçiler var," |
Elmalılı Meali (Orjinal) |
Bak şimdi bizim için ne şefaatciler var |
Hasan Basri Çantay Meali |
Artık bizim için ne şefaatçiler (den bir kimse), |
Hayrat Neşriyat Meali |
100,101. “Şimdi artık bizim, ne şefâatçilerimiz, ne de yakın bir dostumuz vardır!” |
İlyas Yorulmaz Meali |
“Artık şu an bize yardım (şefaat) edebilecek kimse yok.” |
Kadri Çelik Meali |
“Artık bizim için ne bir şefaatçi var…” |
Mahmut Kısa Meali |
Ama şimdi, ne bizi Allah’ın gazâbından kurtaracak şefaatçilerimiz var, |
Mehmet Türk Meali |
100,101. “Şimdi bizim ne bir arka çıkanımız var. Ne de bir candan dostumuz”. |
Muhammed Esed Meali |
Ama şimdi ne bir arka çıkanımız var, |
Mustafa İslamoğlu Meali |
gel gör ki, şimdi bize arka çıkan ne bir kimse var |
Ömer Nasuhi Bilmen Meali |
«Artık bize ne şefaat edicilerden var.» |
Suat Yıldırım Meali |
96, 97, 98, 99, 100, 101, 102. Orada putlarıyla çekişirken şöyle derler “Vallahi de, tallahi de biz besbelli bir sapıklık içinde imişiz! ”“Çünkü biz sizi Rabbülâlemin ile bir tutuyorduk. Ama bizi saptıranlar da, o mücrimler oldu. “Şimdi artık ne şefaatçimiz var bizim, ne candan bir dostumuz! ” “Ah! Ne olurdu, imkân olsa da dünyaya bir dönsek ve müminlerden olsaydık! ” [36, 56; 40, 47; 7, 53; 38, 64]* |
Süleyman Ateş Meali |
Şimdi artık bizim ne şefa'atçilerimiz var, |
Süleymaniye Vakfı Meali |
Artık bizi ne kayıracak biri var, |
Şaban Piriş Meali |
Şimdi, bir şefaatçimiz de yok.. |
Ümit Şimşek Meali |
“Şimdi ne bir şefaatçimiz var bizim, |
Yaşar Nuri Öztürk Meali |
"Artık ne şefaatçilerimiz var, |
M. Pickthall (English) |
Now we have no intercessors |
Yusuf Ali (English) |
"´Now, then, we have none to intercede (for us), |