Şuarâ Suresi 99. Ayet


Arapça

وَمَا أَضَلَّنَا إِلَّا الْمُجْرِمُونَ


Türkçe Okunuşu

Ve mâ edallenâ illel mucrimûn(mucrimûne).


Kelimeler

ve mâ ve şey
edalle-nâ bizi dalâlette bıraktı
illâ ancak, sadece
el mucrimûne mücrimler, günahkârlar

Mealler

Abdullah-Ahmet Akgül Meali (Oysa) “Bizi mücrim olanlardan (isyankâr veutanmaz günahkârlardan) başka saptıran olmadı.”
Abdulbaki Gölpınarlı Meali Bizi, ancak o mücrimler saptırdı.
Abdullah Parlıyan Meali Yine de bizi yoldan çıkaranlar, o günahlara gömülüp giden elebaşılarımız oldu.
Ahmet Tekin Meali “Bizi, kesinlikle, İslâm'a planlı cephe alarak, müslümanlığı, müslüman nesilleri yozlaştırma, yok etme suçu işleyen güç ve iktidar sahibi âsiler, suçlular, günahkârlar hak yoldan uzaklaştırıp başımıza buyruk hale getirerek, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercihimize imkân sağladılar.”
Ahmet Varol Meali Bizi o suçlulardan başkası saptırmadı.
Ali Bulaç Meali 'Bizi suçlu-günahkarlardan başka saptıran olmadı.'
Ali Fikri Yavuz Meali Bizi ancak (kendilerine uyduğumuz bizden önceki) mücrimler sapıttı.
Bahaeddin Sağlam Meali “O azgınlardan başka hiç kimse bizi saptırmadı.”
Bayraktar Bayraklı Meali 96,97,98,99,100,101,102. Cehennemde putlarıyla çekişerek şöyle derler: “Vallahi, biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi âlemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; biz apaçık bir sapıklık içindeymişiz. Şimdi ne şefaatçimiz ne de bir dostumuz vardır. Keşke geriye dönüşümüz olsa da inananlardan olsak.”
Cemal Külünkoğlu Meali Bizi yoldan çıkaran, o suçlulardan başkası değildi.”
Diyanet İşleri Meali (Eski) 96,97,98,99,100,101,102. Orada putlarıyla çekişerek: "Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi Alemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak" derler.
Diyanet İşleri Meali (Yeni) “Bizi ancak (önderlerimiz olan) suçlular saptırdı.”
Diyanet Vakfı Meali Bizi ancak o günahkârlar saptırdı.
Edip Yüksel Meali "Bizi saptıranlar suçlulardı."
Elmalılı Hamdi Yazır Meali "Ve bizi hep o günahkarlar saptırdı."
Elmalılı Meali (Orjinal) Ve bizi hep o mücrimler şaşırtmıştı
Hasan Basri Çantay Meali «Bizi o mücrimlerden başkası sapdırmadı».
Hayrat Neşriyat Meali “Bizi ancak günahkârlar dalâlete düşürdü.”
İlyas Yorulmaz Meali “Bizi yalnızca günahkarca davranan mücrimler saptırdı.”
Kadri Çelik Meali “Bizi suçlu günahkârlardan başka saptıran da olmadı.”
Mahmut Kısa Meali İşte bizi yoldan çıkaranlar, şu günahkâr cin ve insanlardan başkası değildir.
Mehmet Türk Meali “Bizi bu günâhkârlardan başkası saptırmadı.”
Muhammed Esed Meali yine de [sizi tanrılaştırarak] yoldan çıkmamıza günah (önderlerimiz) sebep oldu! 46
Mustafa İslamoğlu Meali ne ki bizi saptıran, yalnızca günahı hayat tarzı haline getiren şu kimselerdi;[3228]*
Ömer Nasuhi Bilmen Meali «Ve bizi ancak o mücrimler sapıtmış oldular.»
Suat Yıldırım Meali 96, 97, 98, 99, 100, 101, 102. Orada putlarıyla çekişirken şöyle derler “Vallahi de, tallahi de biz besbelli bir sapıklık içinde imişiz! ”“Çünkü biz sizi Rabbülâlemin ile bir tutuyorduk. Ama bizi saptıranlar da, o mücrimler oldu. “Şimdi artık ne şefaatçimiz var bizim, ne candan bir dostumuz! ” “Ah! Ne olurdu, imkân olsa da dünyaya bir dönsek ve müminlerden olsaydık! ” [36, 56; 40, 47; 7, 53; 38, 64]*
Süleyman Ateş Meali Ama bizi saptıran o suçlulardır.
Süleymaniye Vakfı Meali Bizi yoldan çıkaranlar, şu günahkârlardan başkası değildir.
Şaban Piriş Meali Bizi hep o günahkarlar şaşırtmıştı.
Ümit Şimşek Meali “Fakat bizi o mücrimler saptırdı.
Yaşar Nuri Öztürk Meali "Bizi saptıran, o suçlulardan başkası değildi."
M. Pickthall (English) It was but the guilty who misled us.
Yusuf Ali (English) "´And our seducers were only those who were steeped in guilt.(3184)*

İslam Vakti Mobil Uygulamaları