Abdullah-Ahmet Akgül Meali |
(Onlar ise) Dediler ki: "Bizim için fark etmez; vaiz olarak öğüt verip (dursan) da, öğüt verenlerden olmasan da" (aynıdır.) |
Abdulbaki Gölpınarlı Meali |
Bizce bir dediler, istersen öğüt ver bize, istersen öğüt verenlerden olma. |
Abdullah Parlıyan Meali |
“Bütün bu uyarılara karşı onlar: “Senin öğüt vermen de, vermemen de bizim için birdir farketmez” dediler. |
Ahmet Tekin Meali |
Kavmi:
“Sen gönül alsan, öğüt versen, sorumlulukla ilgili uyarılarda bulunsan da, öğüt verenlerden, uyarılarda bulunanlardan olmasan da, bizim için farketmez.” dediler. |
Ahmet Varol Meali |
Dediler ki: "Öğüt versen de öğüt verenlerden olmasan da bizim için birdir. |
Ali Bulaç Meali |
Dediler ki: 'Bizim için farketmez; öğüt versen de, öğüt verenlerden olmasan da.' |
Ali Fikri Yavuz Meali |
Onlar dediler ki: “- Sen öğüd versen de, öğüd verenlerden olmasan da bizce farkı yoktur. |
Bahaeddin Sağlam Meali |
Onlar. “Öğüt vermen veya öğüt verenlerden olmaman bizim için birdir. |
Bayraktar Bayraklı Meali |
Onlar, “Senin ögüt vermen de vermemen de bizim için birdir”; |
Cemal Külünkoğlu Meali |
(Onlar) dediler ki: “Sen öğüt versen de öğüt vermesen de bizim için birdir (alışkanlıklarımızdan vazgeçmeyeceğiz).” |
Diyanet İşleri Meali (Eski) |
"İster öğüt ver, ister öğüt verenlerden olma, bizce birdir. |
Diyanet İşleri Meali (Yeni) |
Dediler ki: “Sen ister öğüt ver, ister öğüt verenlerden olma, bize göre birdir.” |
Diyanet Vakfı Meali |
(Onlar) şöyle dediler: Sen öğüt versen de, vermesen de bizce birdir. |
Edip Yüksel Meali |
Dediler ki, "Öğüt versen de vermesen de bizce birdir." |
Elmalılı Hamdi Yazır Meali |
"Dediler ki: "Sen ha vaaz etmişsin, ha vaaz edenlerden olmamışsın, bizce birdir." |
Elmalılı Meali (Orjinal) |
Sen, dediler: ha va'zetmişin ha va'zedenlerden olmamışın bizce müsavidir |
Hasan Basri Çantay Meali |
Dediler: «Va'z etsen de, yahud va'z edicilerden olmasan da bize göre birdir». |
Hayrat Neşriyat Meali |
(Onlar şöyle) dediler: “(Sen) nasîhat etsen de, nasîhat edenlerden olmasan da, bizim için birdir. (Biz vazgeçmeyiz!)” |
İlyas Yorulmaz Meali |
Kavmi “Sen öğüt versen de, vermesen de bizim için fark etmez. İkisi de aynı (Biz bildiğimizi yaparız.)” |
Kadri Çelik Meali |
Dediler ki: “Bizim için fark etmez; öğüt versen de öğüt verenlerden olmasan da.” |
Mahmut Kısa Meali |
Buna karşılık onlar, “Ey Hûd!” dediler, “Boşuna çeneni yorma! Çünkü sen bize ha öğüt vermişsin, ha vermemişsin, bizim için hiç fark etmez!” |
Mehmet Türk Meali |
(Onlar da): “(Ey Hûd!) Sen bize öğüt versen de vermesen de bizim için fark etmez.” dediler. |
Muhammed Esed Meali |
[Ama bütün bu uyarılara karşı onlar:] “Bize öğüt veriyor olsan da, olmasan da, bizim için fark etmez!” dediler. |
Mustafa İslamoğlu Meali |
Onlar “Sen” dediler, “bize öğüt versen de öğüt vermesen de, bizim için fark eden bir şey olmaz. |
Ömer Nasuhi Bilmen Meali |
Dediler ki: «Öğüt versen de veya öğüt verenlerden olmasan da bize karşı müsavîdir.» |
Suat Yıldırım Meali |
136, 137, 138. “Sen” dediler, “Ha böyle nasihat etmiş, ha etmemişsin, bize göre hepsi bir. Bizim tuttuğumuz yol, önceki atalarımızın sürüp gelen âdetlerinden başka bir şey değildir. Biz bundan ötürü de cezalandırılacak değiliz! ” [11, 53] |
Süleyman Ateş Meali |
Dediler ki: "Öğüt versen de, öğüt verenlerden olmasan da bizce birdir." |
Süleymaniye Vakfı Meali |
Dediler ki, “öğüt versen de, vermesen de bizim için bir şey değişmez. |
Şaban Piriş Meali |
Onlar da şöyle dediler:-Öğüt versen de vermesen de bizim için birdir. |
Ümit Şimşek Meali |
Dediler ki: “Bize öğüt versen de bizim için birdir, vermesen de. |
Yaşar Nuri Öztürk Meali |
Dediler: "Sen ha öğüt vermişsin ha öğüt verenlerden olmamışsın. Bizim için fark etmez." |
M. Pickthall (English) |
They said: It is all one to us whether thou preachest or art not of those who preach; |
Yusuf Ali (English) |
They said: "It is the same to us whether thou admonish us or be not among (our) Admonishers!(3201)* |