Abdullah-Ahmet Akgül Meali |
(Bu konuşan kişi yanındakilere dönüp) "Sizler (onun şimdi ne durumda olduğunu) biliyor musunuz?" diye soracaktır. |
Abdulbaki Gölpınarlı Meali |
Der ki: Ne oldu o, bakıp gördünüz mü acaba? |
Abdullah Parlıyan Meali |
Konuşan o kimse diyecek ki: “Onun ne durumda olduğuna dönüp bakmak istermisiniz?” |
Ahmet Tekin Meali |
Allah: “Siz, onun halini görmek ister misiniz?” buyurur. |
Ahmet Varol Meali |
Der ki: "Siz ona bakar mısınız?" |
Ali Bulaç Meali |
(Konuşan yanındakilere) Der ki: 'Sizler (onun şimdi ne durumda olduğunu) biliyor musunuz?' |
Ali Fikri Yavuz Meali |
(Sonra o sözcü, cennetteki kardeşlerine): “(Şimdi size o arkadaşı göstermek için cehenneme) bir bakar mısınız?”der. |
Bahaeddin Sağlam Meali |
“Hiç çıkıp baktınız mı?” |
Bayraktar Bayraklı Meali |
“Siz onun durumuna vâkıf olmak ister misiniz?” dedi. |
Cemal Külünkoğlu Meali |
54,55. Yanındakilere: “Siz onu bilir misiniz?” diye sorar. Bakar ve onu cehennemin ortasında görür. |
Diyanet İşleri Meali (Eski) |
Yanındakilere: "Siz onu bilir misiniz?" der. |
Diyanet İşleri Meali (Yeni) |
Konuşan o kimse, yanındakilere, “Bakar mısınız, hâli ne oldu?” der. |
Diyanet Vakfı Meali |
(O zât, dünyâda geçmiş olan hâdiseyi bu şekilde anlattıktan sonra Allah Teâlâ orada bulunanlara:) Siz işin gerçeğine vâkıf mısınız? dedi. İşte o zaman konuşan baktı, arkadaşını cehennemin ortasında gördü. |
Edip Yüksel Meali |
(Yanındakilere,) "Bakar mısınız?" der. |
Elmalılı Hamdi Yazır Meali |
"Siz onu tanır mısınız?" der. |
Elmalılı Meali (Orjinal) |
Nasıl der bir bakıştırır mısınız: |
Hasan Basri Çantay Meali |
(O sözü söyleyen zât, ihvanına) der ki: «Siz (onun iç yüzüne) vaakıf olucular mısınız?» |
Hayrat Neşriyat Meali |
(Sonra o kişi yanındakilere:) “Siz (onun hâlinden) haberdâr mısınız?” dedi. |
İlyas Yorulmaz Meali |
Allah cennetteki her iki konuşana “Bunu öğrenmek ister misiniz?” dedi. |
Kadri Çelik Meali |
(Konuşan yanındakilere) Der ki: “Sizler (onun şimdi ne durumda olduğunu) biliyor musunuz?” |
Mahmut Kısa Meali |
“Bakın arkadaşlar, bu zâlimin şimdi ne durumda olduğunu görmek ister misiniz?” |
Mehmet Türk Meali |
(Konuşan, 1görevli meleklere): “Siz (onun şimdi) ne durumda olduğunu biliyor musunuz?” diye soracak.* |
Muhammed Esed Meali |
[Ve] ekleyecek: “Bakmak [ve onu görmek] ister misiniz?” |
Mustafa İslamoğlu Meali |
(Sözüne devamla) sordu: “Onun halini görmek ister misin?” |
Ömer Nasuhi Bilmen Meali |
Dedi ki: Siz (onun halinden) haberdar olmak ister misiniz? |
Suat Yıldırım Meali |
54, 55, 56, 57. “Şimdi ister misiniz onu size göstereyim? ” Onlar da arzu edince, derhal bir tarama yapıp onu cehennemin tam ortasında bulur. “Vallahi, nerdeyse beni de düştüğün o helâke sürükleyecektin! Rabbimin hidâyet nimeti yetişmeseydi, eli kolu kelepçeli getirilip o azaba atılanlardan olacaktım! ” [7, 43] |
Süleyman Ateş Meali |
(Sonra yanındakilere): "Bakar mısınız?" dedi. |
Süleymaniye Vakfı Meali |
“Yukarıya (Araf’a)[*] çıkıp bakar mısınız?” der.* |
Şaban Piriş Meali |
-ona ne olduğunu görüyor musunuz? der birisi. |
Ümit Şimşek Meali |
“Şimdi ne halde olduğunu biliyor musunuz?” der. |
Yaşar Nuri Öztürk Meali |
Dedi: "Siz de bir araştırır mısınız?" |
M. Pickthall (English) |
He saith: Will ye look? |
Yusuf Ali (English) |
(A voice) said: "Would ye like to look down?" |